YAŞAR AKSOYKalbini Ege’de bırakan anadan doğma gazeteci ve şimdilerin iş insanı Hakan Akarcalı 2025 yılı Kurban bayramında yine motosikletine atladı, Ege kıyılarına uçtu geldi.
Hem beni evimde, hem de Yusuf Çınar’ı çiftlik haline getirdiği tarlasında kucakladı, bu iki gariban ve yalnız yaşayan gazeteciyi ıssız geçen bayram günlerimizde pek mutlu etti..Hakan Akarcalı motosikleti ile Moğolistan’a veya İskoçya’ya gider, dünyada ayağının ve motosikletinin tekerinin basmadığı yer bırakmaz, dağ, tepe, ova dolanır durur, ama gönlünü ilk gazetecilik heyecanlarını yaşadığı Ege’de bırakmıştır. İzmir’in ünlü Akarcalızadeler ailesine mensup olan bu maceraperest ve bilgisayar uzmanı genç adamla İstanbul’da da buluşuruz.Bu kez Çeşme’deki evimde bir belgesel çekerek beni tarihe kazıdı desem yeridir. Yusuf’un çiftliğini de belgesel yaptı, sosyetik kokona hanımların magazin yıldızı Yusuf’u tavuklarla, civcivlerle, kedilerle, köpeklerle, ineklerle bir tanıttı ki, beş yıldızlı otellerin ve rezidansların ünlü magazin gazetecisi Yusuf’un karizması tam çizildi.
1983 SONRASI MOTOSİKLETLİ MUHABİRYeni Asır’ın 1980’li yıllarından bir genç adamı anlatacağım. İyi niyetli, kibar, çalışkan ve mesleğe aşık, kendine özel motosikleti olan bir muhabir çocuktu.Hakan Akarcalı gazetede en ilginç tipti. Gazeteye bayağı önemli bir markası olan kocaman motosikleti ile gelir giderdi. Polis adliye muhabiri olduğu için motosikleti ile her yere yetişir, hiç haber atlamaz, İzmir’in köklü iyi bir ailesinden geldiği için aldığı terbiye ile her kilidi açan kibar muhabirliği pek güzel yapar, herkes tarafından sevilirdi. Sportmen bir ruhu vardı.Benim büyük tiraj sıçraması yapan ve gazetede tutunmama sebeb olan “Ah Karşıyaka” isimli yazı dizimde bana yazılarımın fotoğraflarını çekerek büyük destek vermiş böylece yüreğime yerleşmişti.Yıl 1984.. Dizinin klişesinde benim bir resmim olacaktı, o zamanlar monşer sakallıydım yani çene ucunda sakalım vardı. Evde kütüphanemde oturacaktım ve o pozisyonda Hakan beni bel hizamdan çalışırken çekecekti. Yazı serisinde, ilk çekilecek fotoğraf buydu. Atladık motoruna Karşıyaka’daki evime gittik. Hakan, daha eve girer girmez sarsıldı.“.. Abi, bu ev yıkılacak sanki, demez mi?..”Evin her duvarı, her odası karmakarışık binlerce kitap, belge ve dosyalarla tıklım tıklım doluydu. Neyse çalışma odama geçtik. Ben kitap raflarına sürtüne sürtüne masamın ucuna gelip, sanki çalışıyormuş gibi bir pozisyon aldım.Hakan öyle fotoğrafımı çekecek ya… Odanın içinde duracak yer bulamadı. Çay bardağı koyacak yer yok. Her yer yığın yığın kitaplarla dolu. Şaştı kaldı öylece dondu Hakan. Binbir güçlükle köşede bir kitap yığınının üstüne çıktı. Birkaç kez deklanşöre bastı. Ben evde kaldım, Hakan motosiklete bindi kaçarcasına gitti bizim evden. Ve her an çökebilirdi çünkü ona göre.Hakan Akarcalı, Yeni Asır’dan temiz ve saygın bir isim bırakarak gelip geçti. Gazetecilik bursu ile yurt dışına gitti. Arkadaşlarıyla Alo Bilgi’yi kurdu. Bilgi Üniversitesi kurucuları arasında yer aldı. Şimdi İstanbul’da şirket yönetiyor.
2017 Nisan ayında eski gazeteci arkadaşlarla buluşmak için Ulus’ta Akmerkez’de buluşup, Nispetiye’den metro ile Tünel’e gittik. Önce beni çok sevdiğim yazar büyüğümüz Ergun Hiçyılmaz ile buluşturdu. Sonra Cumhuriyet Meyhanesi’nde Sedat Pişirici, Yılmaz Soytürk, Ergun Gümrah, Cevher Kantarcı, Salim Kadıbeşegil ile buluştuk, nefis bir gece geçirdik. Ulus Akmerkez’e metro ile döndük.İstanbul’daki evimde kış aylarını geçirirken yine Hakan ile buluşuyoruz..Mavi Yolculuk, Gökova çöp toplama seferlerindeki anılarımız ve Halikarnas Balıkçısı ustamız hala başımızın tacı..Yaşa sen Akarcalılar’dan Hakan…Kalbi Ege’de kalan çocuk..Yine gel bizim buralara..Benim kitaplar ve tablolar ve Yusuf Çınar’ın tavukları seni bekler..NOT: Bu yazı EGELİ GAZETE'de de 10.6.2025 tarihinde de yayınlandı)


