Kadına yönelik erkek şiddeti ve çocuk istismarı durdurulamıyor aksine katlanarak artıyor.Her acı olayın ardından ‘Şiddete hayır” diyerek sokaklara dökülmek doğru, ancak yeterli mi?Ya da tüm önlemleri yalnızca devletin almasını beklemek/almadığını izlemek…Tırmanan şiddete karşı artık herkesin ses yükseltmesi gerekli.Yaşadığımız mahallede, sokakta, semtte şiddetin ayak seslerini duymazdan, hak ihlallerini görmezden geliyorsak bizler de söz konusu şiddetin bir parçasıyız demektir. Bu nedenle, yaşamın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamalı ve şiddete karşı duvar gibi olmalıyız.İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak, hem şiddet gören kadının, çocuğun yalnızlığına olabildiğince son vermek hem de şiddeti yeniden üreten, gerekçelendiren haberlerin önüne geçmek istedik.Bu kapsamda Nar-Şiddete Karşı İletişim Projesi’ni yürütüyoruz.Bizler, kadınlara ve çocuklara yönelik her türlü ayrımcılığın basın sektörü dahil her yerde sona erdirilmesi için sadece 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde değil, her gün savaşmaya devam edeceğiz.Bu açıdan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti olarak şiddete karşı hazırladığımız deklerasyonda yer alan maddeler için mücadele etmeyi sürdüreceğimize bir kez daha SÖZ VERİYORUZ:
- Erkek ve kadının kamusal ve özel yaşamın tüm alanlarında eşit ve yetkinleştirilmiş şekilde katılımını sağlayacağımıza,
- Basının, şiddet ve ayrımcılık gibi konularda toplumu bilinçlendirebileceği ve farkındalık yaratabileceğini biliyoruz. Bunun sağlanabilmesi için öncelikle dilin ve bakış açısının dönüştürülmesi gerekiyor. Bu nedenle basında yer alan haberlerde şiddet dilinin yeniden üretilmemesi için çalışacağımıza ve hak haberciliğinin yapılmasını önceliklendireceğimize,
- Kadın ve çocuk haklarını ele alırken, onların seslerini, düşüncelerini ve taleplerini görünür kılacak bir habercilik dili oluşturacağımıza,
- Basın çalışanlarının, kadın haklarına duyarlı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir dil kullanmalarını mümkün kılacağımıza,
- Çocukları haber içerisinde ‘suçlu ya da mağdur’ gösteren bir dilin kullanılmamasını sağlayacağımıza,
- Çocuğun kişiliğini ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazetecilerin, bir aile büyüğünün veya çocuktan sorumlu bir başkasının izni olmaksızın çocukla röportaj yapmamasını veya görüntüsünü almaya çalışmamasını mümkün kılacağımıza,
- Şiddet haberlerinde mağdurların kimliklerini ifşa etmek, onları ikinci kez mağdur etmek anlamına gelmektedir. Haberlerde şiddeti normalleştirmeyeceğimize, şiddete maruz kalanların mahremiyetini ve onurunu koruyacağımıza,
- Habercilikte çocukların sesini duyurmak ve onların yaşadığı hak ihlallerini görünür kılmak için mücadelemizi sürdüreceğimize,
- Haberlerde kişilerin cinsel yönelimleri ile tanımlanmayacağına, tanımlanması gereken zamanlarda ise kişiyi aşağılayıcı ifadeler kullanılmayacağına,
- Şiddet haberlerinde görsel seçerken, faili güçlendirici ve suçu caydırıcı unsurlara yer vermeyeceğimize,
- Kadınları ve çocukları güçsüz gösteren, onların yaşadığı travmaları yeniden hatırlatan görsellerden kaçınacağımıza,
- Şiddet haberlerinde failin ve şiddete maruz kalan kişinin birlikte olduğu ‘mutlu gün’ fotoğraflarını kullanmayacağımıza, şiddeti meşrulaştıran bir etki yaratmayacağımıza,
- Şiddeti romantize eden veya cinsiyetçi klişeleri yeniden üreten bir basının, toplumda olumlu bir değişim yaratamayacağını biliyoruz. Gazeteciler olarak, bu sorumluluğun bilincinde olacağımıza ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile şiddetin önlenmesi konusunda çok daha duyarlı bir yaklaşım benimseyeceğimize,
- Cinsel saldırı mağdurlarının fotoğraflarını, görüntülerini veya kimlik bilgilerini kesinlikle yayınlamayacağımıza ve bu haberlerde animasyon ve canlandırma da kullanmayacağımıza,
- 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, şiddete uğrayan ya da şiddet tehlikesi altında olan kadınların ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri içeriyor. Şiddete karşı önemli bir kalkan olan bu kanunun, daha çok bilinmesi ve duyurulması için çalışacağımıza SÖZ VERİYORUZ.