YAŞAR AKSOYBakmayın bir tarlada Robenson gibi yaşadığına..Evet o bir kraldır, magazinin bileği bükülmez çilekeş ve fedakar kralıdır. İşte bu yüzden Bülent Ersoy bile ona aşıktır..
İzmir’in ve Ege’nin koket ve kokoz sosyete hanımları da ona aşıktır, “Yusuf beni çek, beni de çek, Yusuf bak ben buradayım, beni de çek..” diye peşinden koşarlar.. Oysa Yusuf aç mı, cebinde parası var mı, külüstür arabasıyla koşup geldiği bu özel toplantı için benzin parasını nasıl buldu? gibi sorular hiç akıllarına bile uğramaz.Yıllar önce.. Karşıyaka Rotary Kulübü’nün 820. Geleneksel toplantısında Yeni Asır’ın usta magazin muhabiri Yusuf Çınar’a takdirname ve başarı plaketi verilmişti. Meşhuuur “Can Can” isimli magazin sayfamızın emektarı Yusuf Çınar, Rotary Kulübü etkinliklerinin halka tanıtılmasında gösterdiği başarılar nedeniyle bu ödüle layık görüldü. Plaketini Başkan Mustafa Kaya’dan alan Çınar, Rotary Kulübü üyelerine gözyaşları içinde teşekkür etmişti.
Bu benim için, yani her nasılsa Yeni Asır gibi bir büyük gazetede köşe sahibi olup, makale yazmakta olan ve daima tabandaki muhabir kimlikli emekçi gazetecilere büyük sempati ve saygı besleyen, güya ismi büyük bir yazar için nefis bir haberdi.Hemen Yusuf’u gazete içinde alt koridorda bulup tebrik edip, kucaklamıştım. Ardından, yukarı yazı işlerine çıkıp senin için bir köşe yazısı yazacağım, demiştim. Yusuf, boynunu büküp, sağol ağabeyim, dedi.Hemen koştum, yazımı yazdım ve yazı işlerine sundum.Ama yazı yayınlanmadı.
Yazıyı teslim ettiğim makam Genel Yönetmen Gönül Soyoğul idi. Gazetenin her yazısını tepeden kontrol eden isim ise, Patron Vekili Murahhas Üye Aydın Bilgin idi.Tekrar ediyorum, gazetelerinin bir elemanı Rotary gibi bir kulüpten ödül alıyor, ancak ödülü alan Osmanlı Hanedanı’ndan bir züppe yosma model değil, tabandan gelen bir gece magazin muhabiri, her magazin olayına kıçı terden sırılsıklam olana kadar koşup, habere yetişen, fotoğraflayan ve yazısını hemen yazan bir emekçi gazeteci!İyi anladınız mı?.Yazıyı basmadılar!Daima Büyük Kapitalistlerin ve Ahmet Priştina gibi yakışıklı belediye başkanlarının röportajcısı ve yağcısı bizim genel yönetmen, görünüşte güya solcu (!) Gönül Hanım, “Gerek yok” deyiverdi. Kendisi her zamanki bir hesabın içinde miydi, yoksa tepeden buyruk mu gelmişti? Bilemiyoruz. Sorumlusu onlardır.Şimdi basılmayan bu yazımı burada yayınlayarak, bir emekçinin hakkını yıllar sonra teslim ediyor ve kayda geçiriyorum. Yusuf Çınar şimdi bu olayın üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen yine haber peşinde koşmakta ve Milliyet gazetesinin bir emekçisi. Yazıma geçiyorum.MAGAZİN EMEKTARI“.. Karşıyaka Rotary Kulübü’nün 820. Geleneksel toplantısında magazin muhabirimiz Yusuf Çınar’a takdirname ve başarı plaketi verilmiş. Yusuf Çınar, Rotary Kulübü etkinlilerinin halka tanıtılmasında gösterdiği başarılar nedeniyle bu ödüle layık görülmüş. Plaketini alan arkadaşımız kulüp üyelerine teşekkür etmiş.Yusuf Çınar, bir “Can Can” emektarı ve emekçisidir.“Can Can” ise, Yeni Asır’ın en çok okunan aktüalite-magazin sayfasıdır ve gazetemiz tarihinde önemli yer tutar. İlk kez 1960’lı yılların sonunda, hızlı biçimde çağdaşlaşan İzmir’in toplumsal yaşamını canlı ve renkli bir biçimde okuyuculara aktarmak için kurulan ve şimdi ülkemizin önde gelen gazeteci yazarlarından biri olan Güngör Mengi’nin öncülüğünde kurulan; İzmir’in en çok okunan foto-haberlerinin buluştuğu “Can Can” artık bir Yeni Asır klasiğidir ve tüm gazeteler tarafından ustaca taklit edilmektedir.Bu sayfanın muhabiri olmak için çilekeş olmak, çok çalışkan olmak, dur durak bilmemek, sürekli terlemek, tanımak ve tanınmak, dahası toplum tarafından sevilmek demektir.“Can Can” dan kimler geldi, kimler geçti? “Can Can”da fotoğrafı çıkmamış İzmirli var mıdır acaba? Eğer varsa, günün birinde mutlaka “Can Can” tarihinde yer alacaklarını müjdeleyebilirim. Çünkü bizim “Can Can” tüm şehri kucaklayan, yaşatan, birbirine tanıtan bir toplumsal üst yaşam sayfasıdır.Bizim Yusuf Çınar, yıllarını “Can Can”a verdiği için ve ekmek teknesi gazetecilik uğraşında Rotary hizmetlerini güzel değerlendirdiği için ödüle layık görüldü, kendisini kutlamak ve hakkını vermek borcumuzdur.İzmir’in en popüler muhabirlerinden biri olan ve halkın ona bakarken sevgisini kolayca izleyebildiğim Yusuf Çınar, 1955 Sivas Sarkışla doğumludur. 1978 yılında İzmir Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun olan Yusuf’un Yunus Emre isimli 9 yaşında bir evladı vardır ve Şerife kardeşimizle evlidir.1977 – 79 arası Yeni Asır’da düzeltmen, 1979 - 85 arası devlet memuru olarak çalışan Yusuf, 1986’dan beri Yeni Asır’da magazin muhabiri olarak uğraş verdi. Bir ara Günaydın - Tan gazetelerinde ter akıttı. 1997’de Magazin Muhabirleri Derneği Altın Objektif Ödülü, 1998’de İzmir Gazeteciler Cemiyeti Hasan Tahsin Ödülü’nü kazandı. Birçok Rotary ve Lions Kulüplerinden takdirname alan, koyu Cimbomlu Yusuf Çınar, gazetemizde cep telefonu edinen ilk muhabir unvanını da kazandı.
BAŞARILARIN SIRRIÖdül kazanması sebebiyle kendisini kutladıktan sonra Yusuf’a başarısının sırrını sordum:“- Günde en az on tane yeni insanla tanışmak. Tanıdığım veya tanımadığım herkese selam vermek. Teknolojik gelişmeleri yakından takip edip en modern makinelerle iş peşinde sürekli koşmak. Kendimi, gazetemi ve magazini sevdirmek. Kim çağırırsa hemen o işe gitmek, işi bitirmek ve yayınlamak. Bu arada üzerinde Yusuf Çınar yazılı tükenmez kalemleri, çocuklara, gençlere, bayanlara, muhabir arkadaşlara, halka, garibanlara ve bu arada kalem taşımayan ünlü iş adamlarımıza dağıtıp gönüllerini almak.Yusuf Çınar’ın bana da çok katkısı oldu. Geçen gün yeni hazırladığım Kuvayı Milliye kumandanı merhum Üsteğmen Zekai Kaur’un anılarının yer aldığı kitabıma fotoğraf çekerken, baktım ki, nice röportajımda fotoğrafları Yusuf çekmiş, banyo ettirip bir zarfa koyup bana hazırlamış. Şimdi onun milli mücadele kahramanlarımızı çektiği fotoğrafları, imzasıyla kitabımda ölümsüzleşecek.Yusuf, vefalıdır, fedakârdır, emektardır, emekçidir ve çilekeştir.Muhabirliğin alın teridir.Magazinin kanıdır.Seni kutluyor ve tarlanda nice mutlu yıllar diliyorum”.ŞİMDİ ARTIK TARLASINDAYusuf Çınar şimdilerde eski Çeşme yolu üzerindeki Nohutalan köyü dibindeki bir tarlada yaptığı prefabrik evde yaşıyor, yine elinden geldiğince yerel internet gazeteleri yayınlıyor, haberden habere koşuyor, tavşanlar, kelebekler, tilkiler, kedi köpekler, horozlar, tavuklar ve bilumum hayvanat ve nebatat ile birlikte mis gibi yaşıyor. Tarlasının göbeğinde kocaman bir Türk bayrağı asılıdır..Ben de oralardayım. Yusuf’un tarlasının önünden geçen yolu dimdik 5 kilometre kadar denize doğru ilerleyin, o yol üzerinde benim de evim var.Azıcık uzak olsak dahi, birbirimizin kalpleri iç içedir.İzmir’e acil gideceğim zaman Yusuf gelir beni alır, İzmir’e getirir, sonra geri götürür.Benzini bari alayım dediğim zaman.Yok der..İşte Yusuf budur.



