Merhaba sevgili dostlar.
Bundan sonra bu köşede sizlerle her konuda sohbet etmek istiyorum. Lütfen bana diş- hipnoz- porselen-implant -protez diş vb konularda aklınıza takılan herşeyi sorun.
Yorumlarınız başımızın tacıdır. Bilmeyenler için kısaca kendimden bahsedeyim. Ben zor hayat şartlarına inat okumaya sevdalı bir çocuk olarak hayat boyu hem çalıştım, hem de okudum. Hatta Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde öğrenciyken ders aralarında fotoğraf çekerek ailemi geçindirmeye çalışıyordum.
İşte o günlerde rahmetli gazeteci büyüğüm O zamanki Yeni Asır’ın genel yayın yönetmeni Şevket Özçelik ile tanışmıştım.
Şevket abi benim sokak fotoğrafçısı ve diş hekimliği Fakültesi öğrencisi olduğumu öğrenince “gel Yeni Asır’a foto Muhabiri ol” dedi ve benim gazetecilik hayatım başladı. (Sevgili Şevket abim Mekanı cennet olsun.)
Artık gazeteciydim dersleri daha dikkatli dinliyor her anlatılan dersin haber olup olmayacağını düşünüyordum. Nitekim bir gün parazitoloji dersinde öğretmenimiz olan profesör hanım barsak zararlılarını anlatırken “mesela bu barsak parazitleri yüzünden çiğ köfte hamile kadınlarda düşük yapar” deyiverdi. Benim manşetimi öğretmen atmıştı ve o haber ilk çiğ köfte için yapılan olumsuz haber olarak arşivlere geçti. Gazete de ilk günden manşete haber vermeye başlamış ve mesleğe o gün aşık olmuştum.
Artık her gün Fakültede derslerden haber çıkarıyor hiç haber çıkaramazsam güzel kız arkadaşların fotoğrafını çekip “Can Can” köşesinde değerlendirmeleri için yazı işlerine gönderiyordum. Geceleri de cemiyet haberleri için “zengin” düğünü, toplantı gibi eğlence yerleri kovalıyordum. İşte böyle günlerin birinde yemekhanede yemek yerken bir arkadaş diş etlerinde kanama ve ağrı olduğunu ne yapması gerektiğini bana sordu. Ben de önce bir diş hekimine gidip taşı temizliği yaptırması gerektiğini ve sonra da günde en az iki kere dişlerini yavaş yavaş ve diş etinden dişe doğru olacak şekilde fırçalamasını söyledim. O anda orada yemek yiyen bir arkadaş (genel müdürün şoförü) lafa karışıp:
“Sakın ha sakın dişini de temizletme, dişini de fırçalama. Benim ablam herzaman fırçalardı hiç dişi kalmadı. Ben hiç fırçalamam. Hiç doktora gitmem. Dişlerim sapasağlam.” demez mi?
Dondum kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. Bilgisi olmasa da fikrini söylemek densizliğini gösteren bu adama baktım baktım ve dedim ki: “şu ana kadar hiçbir şey olmasa da yakında olacak, önce kanamalar başlayacak ve ön alt dört dişin 45 yaş civarında dökülüp gidecek. Yani genel müdür bile seni kurtaramaz.” Çok kızmıştım.
Uzun süre görmedim o şoförü.
Neredeyse altı ay sonra, gazeteye yeni gelmiş bilgisayarın başına henüz oturmuştum.
Birden şoför karşımda belirdi.
“Doktor abi sen müneccim misin yoksa bana beddua mı ettin”
“Yok daha neler ne bedduası”
“Abi o gün boş bulunup sana haksızlık ettim. Senin yerine lafa karışıp densizlik ettim. Sen de bana ‘dişlerin dökülünce beni hatırlarsın’ demiştin ya aynen öyle oldu. Alt ön dört dişim döküldü. Tam da dediğin gibi, alt ön dört dişim.” Dişlerini gösteriyor alttaki eksik dişlerinin yarattığı komik görüntüyü adeta gözüme sokmaya çalışıyordu.
İşte böyle sevgili dostlar. Sakın dişinizi fırçalamayın ve sakın altı ayda bir
diş doktoruna da gitmeyin. Gitmeyin de alt ön dörtlüden başlayarak dişleriniz dökülsün.