Haziran ayının gelmesiyle liselere ve üniversitelere giriş sınavlarına hazırlanan adaylar için ne yazık ki kaygılarını arttıran bir ay olmaktadır. Büyük bir emek ile bu sürece bağlı kalan adaylar için bir an önce sınavın gelmesi ve sonuçlanması gibi beklentilerin de olduğunu gözlemlemekteyiz.
Başarıyı ölçme sistemi olarak düzenlenen, belirleyici olan ölçme ve yerleştirme sınavlarının adaylar üzerindeki kaygısını arttırırken karşımıza sınav kaygısı ve performans anksiyetesi olarak görünen kısmı tam olarak burasıdır; başarıyı ölçmesi.
Oysaki başarıyı belirleyen pek çok etken var... Sınava dair duygu ve düşüncelerimiz, sınavı algılayış şeklimiz, motivasyonumuz, derslerle ve öğretmenlerle olan ilişkimiz, ailemiz, sosyal çevremizle ilişkimiz ve fizyolojik iyi oluş halimiz...
Uzun süredir çalıştığımız ve hazırlandığımız hatta hazır hissettiğimiz bir sınavda hasta olduğumuz için iyi bir performans sergileyemeyebiliriz ve bu da başarımızı olumsuz etkileyebilir. Ya da sınavdan birkaç gün önce ilişkisel bir problem yaşayabiliriz ya da bizim kontrolümüzün dışında gelişen herhangi bir şey gelişebilir ve sınavda yeterli bir performans sergilemeyebiliriz. Hatta biraz daha iddialı bir cümle kuracak olursam sırf başarısız olmaktan korkuttuğumuz için kendi kontrolümüzün dışındaki şeyleri kontrol etmeye çalışarak da performansımızın düşmesini sağlayabiliriz.
Sınav kaygısı ile ilgili çalıştığım gençlerde en çok gördüğüm iki tema var; başarısız olma korkusu ile ailesi ve çevresine karşı mahcup hissetme, onların kendisi hakkında ne düşündüklerine fazla odaklanma.
Tek sınavın belirleyici olması elbette kişinin başarılı olma ile ilgili kaygısını artıracaktır, bu çok doğal bir çıktı. Kaygının böyle durumlarda varlığını sürdürüyor olmasının koruyucu bir tarafı vardır.. Kaygı, sınav süresince kişiyi motive eder ve daha dikkatli olmasını sağlar.
Ancak kaygı seviyesinin normalin üzerinde seyrediyor olması kişinin dikkati dağıtır, konsantre olmasını engeller ve doğru cevap verme olasılığını düşürür. Bu sebeple, kaygı bizim için sağlıklıdır, ancak kontrol edilebilir olması halinde. Elbette bir performans ve uzun süreli emek var ise, bu sürecin sonunda birey başarılı olmak ve hissetmek ister. Bu başarının ise diğerleri tarafından görülmesine ve takdir edilmesine de ihtiyaç duyar. Ancak burada altını çizmek istediğim bir nokta var ki; başarılı olduğumuz ve olacağımız her şey bizimle ilgili..
Bizim seçimimiz ve bu yolda yaptıklarımız ile yapmadıklarımızın bir bütünüdür. O halde bizim başarıya nereden ve nasıl baktığımız bu durumun belirleyicisidir. Kimisi için başarı barajı geçmektir kimisi için başarı ilk bin kişinin içinde olmaktır. Bu sebeple diğerlerinin bizi nasıl gördüğüyle ilgilenmekten öte, biz kendimizi nerede görüyoruz ve nerede görmek istiyoruz önce buna karar verelim.. Limit her zaman biziz başkaları değil..
Sınava girecek tüm adayların kendi belirlediği başarıya ulaşması dileğiyle.