Sakarya Meydan Muharebesi; Türk milletinin, 1683 yılında Viyana kapılarında başlayan geriye çekilmesinin son durağıdır… Viyana savaşının üzerinden tam tamına 238 yıl geçmiştir. Ordumuz, Ankara sınırlarında Sakarya nehrinin doğusunda konuşlanmıştır.
Mustafa Kemal, kendi kurduğu Türkiye Büyük Millet Meclisinden, 3 ay daha Ordunun başında kalma yetkisini almış ve denetlemek üzere cepheye gelmiştir. Denetleme bitince kurmayları ile birlikte sofraya oturmuş, akşam yemeğini yemektedir.
Salonda ki askerler yemek sonrası Mustafa Kemal Paşanın savaş ile ilgili taktiksel planları anlatacağını beklemektedirler. Öyle ya… Düşman tam karşılarındadır ve kurtuluş için canları pahasına taarruza geçmeleri gerekmektedir. Subaylar, Başkomutandan gelecek yeni derslere hazırdırlar.
Vakit gece yarısı sonrasıdır… Mustafa Kemal konuşmaya başlamadan önce, salonda ki kurmayları tek tek süzer ve bir öğretmenin öğrencilerine soru sorduğu edayla “Dünyadaki en iyi kumaşın İngiliz Kumaşı olduğunu biliyorsunuz. Peki, bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Neden İngiliz Kumaşı en iyisidir?” diye sorar.
Beklentilerinin dışında bir soruyla karşılaştıklarından hepsi şaşkın şaşkın birbirlerine bakmaya başlamışlardı ki, içlerinden bir tanesi cevap verir; “İngiliz kumaşı yün olmasına rağmen ipek gibi yumuşak ve incedir de ondan.”
Mustafa Kemal Paşa “doğrudur.” dedikten sonra, sorulara devam eder. “Peki, bir yünlü kumaşı ipek gibi yumuşak yapan nedir?” Salondan ses çıkmaz. “Ben söyleyeyim. Kumaşı dokurken kullanılan ipliktir yumuşaklığı veren. İplik ne kadar ince ve yumuşak olursa, kumaş da o kadar ince ve yumuşak olur.”
Paşa sorulara devam eder. “Peki, bir ipliğin ince olması neye bağlıdır?” Subaylar kendilerini Tekstil Fakültesi öğrencileri gibi hissetseler de, hala şaşkındırlar ama konuyu da merakla takip etmektedirler. Salondan cevap gelmeyince Paşa sözlerini şöyle sürdürür. “Bir ipliğin ince olabilmesi için, onu oluşturan elyafın da ince olması gerekir.”
Cevaplarını kendi verdiği sorulara devam etmektedir. “Peki, hangi tür koyunun elyafı incedir?” , “Bizim Anadolu koyunlarının, özellikle de Doğu Anadolu bölgesi koyunlarının elyafı kalındır. Bu nedenle; bu koyunlardan elde edilen elyaftan üretilen iplikler kalın olur. Bunlardan kalın ve kaba kumaşlar, halı ve battaniyeler dokunur.”
“Dünyada en ince elyaflı koyun, Avustralya’da yetişen adı Merino olan koyundur. İşte İngilizler Merino koyununun yününü ithal edip bundan önce iplik yapar, sonra da ünlü kumaşlarını dokurlar… Şimdi size bir soru; Bizim de İngiliz kumaşı gibi ince kumaş üretebilmemiz için ne yapmamız gerekir?”
Subaylardan biri “Avustralya’dan Merino yünü ithal etmek.” diye cevap verir. Mustafa Kemal Atatürk “Evet ama o çok pahalı ve dışa bağımlı bir yol. Ben şöyle düşünüyorum… Zaferden sonra mensucat sanayisine önem vereceğiz. Avustralya’dan canlı Merino koyunu satın alıp, bizim en ince elyaflı olan Marmara bölgesi koyunları ile çiftleştireceğiz.”
“Doğacak koyunları da yine Merino koyunları ile çiftleştireceğiz. Böyle böyle Avustralya’nın Merino koyunlarına yakın bir tür melez koyun elde edeceğiz. Adına da MERİNOS KOYUNU diyeceğiz. Bizim Merinos koyunundan elde edeceğimiz yapağıdan önce iplik, daha sonra İngiliz kumaşı ayarında kumaş üreten bir fabrika kuracağız. Üretilecek kumaşa da MERİNOS KUMAŞI diyeceğiz…”
Ertesi günü yapılacak taarruzu, düşmanı İzmir’den denize dökmekle ilgili planlarını yapmış, o gecede zafer sonrası Bursa’da kurulacak olan Mensucat Fabrikasının temellerini atmıştı.
Büyük devrimcinin Mustafa Kemal Atatürk'ün dehasının tescili niteliğindeki bu hikâye; Bertan Onaran imzasıyla yayınlanmış olmasına rağmen daha önce hiç duymamıştım. Cumhuriyetimizin 100. Yaşı kutlamaları için Eski Foça’da yapılacak tekne kortejine katılmak için yolda giderken bir radyo kanalında dinledim ve sizlerle paylaşmak istedim.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili her geçen gün yeni şeyler öğrenmenin bahtiyarlığı içerisindeyim. Rahmetle ve minnetle yad ediyorum. Ruhu Şad olsun. Kurduğu Cumhuriyet ilelebet payidar kalsın.