Geçen Kurban Bayramları yazılarımda hep kesilen kurbanlıklara atıfta bulunup “Bayram gelmiş neyime? Kan damlar yüreğime!” diye başlanırdım…
İşte bugün arife, yarın bir Kurban Bayramımızı daha idrak edeceğiz. Sizce nasıl başlamalıyım bu yazıya?
Hadi, sizi yormayım! Benim mesajımın çıkış noktası; kesilen kurbanların azlığı- çokluğu, ya da akan kanların Karadeniz Bölgesi’nde akıp giden sellere bakıp, kolaycılığa kaçmadan (!) şu oldu: “Bayram Gelmiş neyime? zam damlar yüreğime!”…
Yedi Uyuyanlar Mağarası’nda yıllar sonra uyanmışa benzetilen (!) bir Bakanımızın gözlerine bakıp, insanları canından bezdiren şu “azgın zam dalgaları” arasında iktidarı alkışlatacak bir Zati Sungur’ un da çıkacağını hiç sanmam!
Öyle ya, emekli Bayram İkramiyeleri 1.100 TL’ de sayarken, “Hacı yolu” bekler gibi maaşlara “kaşıkla” yapılan zamların, ardından peş peşe gelen zamlarla, kaşığın sapı ile geri alınmasına ! benzemiyor mu?
Onun içindir ki, geçen bayramlarda olduğu gibi ‘Bayramınızı nerede, nasıl, geçirdiniz?’, ‘Bayram sofralarınızda Manda yoğurdu, cennet hurması var mıydı?’ diye de hiç sormayacağım! Çünkü, “Vermeyince mabut, neylesin Mahmut?” diyeceğinizi adım gibi biliyorum!
Uçak biletlerinin yürek yakan fiyatları gibi, hava alanları kafeteryalarında soluklanacak bir sandviç ile ayranın bile, uçak bilet fiyatına yaklaştığını yazılıp-çizilmesini izleye izleye evlerinde “köşe yastığı” gibi oturarak, uzun tatili geçirecek o kadar vatandaş var ki!
Şimdi TV. Ekranlarındaki gibi, bana maaşlara yapılan zamla, sofralarımıza yansıyan zamlı gıda fiyatlarının listesini çıkartmayın! Yani, “Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü” de dedirtmeyin!
Bakın! Antalya, Marmaris, Bodrum, çeşme- Alaçatı muhabbetine de hiç giremesek daha iyi olur, diye düşündüm!
Kısacası, “Güliver Cüceler ve Devler Ülkesinde” hikayelerine döneriz!
* * *
Aslına bakarsanız, bugünkü Bayram Yazıma burada noktayı koymak istiyordum!
Olmadı! Çünkü, ucuz karayolu seyahatleri, yolardaki kazalarda giden canlar da “zamlı kan damlaları” gibi yüreğime damladıkça damladı, damlamaya da devam ediyor!
Dileğim, Kurban Bayramımız içinde ve sonrasında insanlarımızın dikkatli olmalarıdır. Çünkü, gidenler, geri gelmiyor ki!
* * *
Aslına bakarsanız, gidip de geri gelmeyen o kadar çok şey var ki! Hangisini anlatsam?
Ekonomimizin freni boşalmış tır gibi yokuş aşağı gittiğini yazılı- sözlü ve görüntülü basından okuyup öğreniyorsunuz…
Dünden bugüne ekonomi çarkı hep “vergilerle”, yani bizden alınan paralarla döndürülmüyor mu?
Vergiler… vergiler… AH! şu hain vergiler!
* * *
Bizde Başbakanlık kaldırıldığına göre, her gün bir bakan, Partili Cumhurbaşkanımıza istek üzerine(!) İstifasını veriyor!
Bir türlü bu kumaş! dikiş tutmuyor gibi!
İş başına her gelen bakan ya da bürokrat yeni bir vergi için akıl verip gidiyor!
Neyse, arşivimde 1980’lerden kalma “Akıl Vergisi” başlıklı şu fıkrayı nakledeyim de, bu uzun bayramı memleket içinde olup bitenlere kafayı takmadan geçirin :
Fransa Kralı XV. Louise’e yaranmak isteyen saray mensuplarından biri, kralın huzuruna çıktığı bir sırada, Haşmetlim, demiş. Aklıma yepyeni bir vergi koymak geldi. Bu öyle bir vergi olacak ki, herkes severek ödeyecek. Adı da Akıl Vergisi…
Kral bıyık altından gülümsemiş:
“Mükemmel bir fikir bu!” diye cevap vermiş ve eklemiş: “Bir istisna olarak da siz bu vergiden muaf tutulursunuz herhalde!”
Değerli okurlarım, La Fontaine’ nin dediği gibi ”Kazanmak isteyen, kaybeder.” …