İnsanı dünya üzerindeki diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği, düşünebilmesi (az, çok), düşündüklerini konuşarak anlatma (her zaman olmasa da) yeteneğinin olmasıdır.
Düşünen insan, yapacağı işlerle ilgili konuşurken, diğer insanlara çeşitli vaatlerde (gelecekle ilgili olarak birine, topluma söz vermek, güzellikler vaat etmek) bulunur.
Günlük hayatta her insan, bir yerlere gelebilmek ve başarılı olabilmek için, desteğine ihtiyaç duyduğu, yakın çevresindeki insanlara ve içinde yer aldığı toplumdakilere çeşitli vaatlerde bulunur. Bulunur da yerine getirir mi diye vaatte bulunanların (kendimizi de dahil ederek) ne kadar samimi olduklarını sorgulayalım.
Toplumu meydana getiren en küçük birim olan aileden başlayarak konuyu inceleyelim. Aile içinde en önemli husus kadın ve erkeğin birbirine güven duyması, yalandan uzak bir hayat içinde, eşit sorumluluk alarak topluma kazandıracakları çocuk ya da çocuklarına karşı olan davranışlarıdır. Zira çocuk, anne ve babasını, “yaşamın güvencesi, garantisi, sığınacak güvenli yer olarak görür", yanında bir an güvendiği anne ve babasını göremeyen çocuk, kalabalık içindeki yalnızlığın neticesinde kaybolan güven duygusuyla, korku içinde ağlamaya başlar.
Fırtınalı hayatta, her olumsuzlukta güvenli anne baba limanına sığınan çocuğun dünyasında, bugün uslu durursan sana çikolata vereceğim diyen anne, iş dönüşü eve gelirken sana oyuncak alıp getireceğim diyen babanın sözlerinin gereğini yapmadıklarında, çocuk; “annem ve babam, verdikleri sözü tutabilen insanlar mıdır?“ diye düşünmeye başlayacak ve bir süre sonra ‘‘siz zaten söz verip yapmıyorsunuz, sözünüzü tutmuyorsunuz’’ diyerek, toplumdaki diğer insanlara güvenmeyen, ya da “söz verip yerine getirmemenin“ normal olduğunu düşünen, “ikbal uğruna verdigi sözünü tutmayan!" bir fert olarak toplumda yerini alacaktır.
Ülkemizde böyle namütenahi bilgi ve yetenek sahibi şahsiyetlerin çoğunlukla bulunduğu yer, maalesef siyaset alanıdır. Siyasetçiler çoğu zaman vaatlerini unuttukları gibi, dün söylediğinin ertesi gün tersini yapan, yaparken de; “dün dündür bugün bugündür“, diyebilen mümtaz şahsiyetlerdir. Bir başka örnek olarak, 2010 senesinde çirkin bir FETÖ kumpasından sonra boşalan CHP Başkanlığı için, bir gazetecinin, mümtaz şahsiyete ''Önümüzdeki günlerde kurultay var, genel başkanlığa aday mısınız?'' sorusuna ''Hayır hayır, öyle bir şey söz konusu değil. Kesinlikle öyle bir şey yok’’diyen şahsın, ertesi gün adaylığını açıklaması ve etrafındakilerle bilhassa yerel ve genel seçim zamanında, insanın ya da topluluğun günlük hayatını kolaylaştırmak için bol keseden vaat ettiklerini, nefes almadan, tatil yapmadan çok çalışarak kısa sürede mükemmel! sonlandırmalarını hayranlıkla! izlemekteyiz
Örnekler için çok gerilere gitmeye gerek olmadan,“her şey çok güzel olacak!, namus ve şeref sözü veriyorum kimse işinden çıkarılmayacak!“ Dostlarımızla! birlikte iktidar olacağız, oyunuzu bize verin size bedava elektrik verelim! söylemleri, görevde bulunduğu (Şehremini) makamın gereği olan işleri bırakıp, sel felaketinde Bodrum'da tatil, Kar yağışında, İngiliz Büyükelçisiyle, (JönTürk'lerin İngiltere’den atanan İstanbul’a 31 Temmuz 1908’de gelen İngiliz büyükelçisi Gerard Lowther’e yaptıklarından ilham alarak) balık yerken, kanalizasyon, ulaşım (yolda kalan otobüsler), çöp sorunuyla ilgili (İstanbul devletinde!) İstanbullulara verdiği sözlerin karşısında, almış olduğu sorumluluğun bilinciyle!!! İşleri yoluna koyması örneginde olduğu gibi.
İnsan bir konuda, kendine, birine veya birilerine bir söz vermeden önce, kendini iyi tanımalı ki "Bugün de kendime verdiğim sözleri tutamadım…" düşüncesiyle, başını öne eğecek, kendisini ve karşısındakileri üzecek sözlerden uzak durabilmeli
İnsan fıtratı gereği gücünü göstermek, böbürlenmek icin çokça vaat eder, bazı vaatler nefse ağır gelir, zaman zaman verilen sözü yerine getirmez verdiği sözü yutar. Böyle kimseleri Hz. Peygamber (sav), kustuğunu yiyen köpeğe benzetmiştir.
Anadolu insanı, içine sindirdiği islam inancının kitabı Kur`an-ı Kerim'de ( “Ey iman edenler! Sözlerinizi yerine getirin.” (Maide;1)/ Yapmayacağınız sözü söylemeniz, Allah katında büyük bir günahtır.”(Saf, 3)/Onlar ki emanetlerine ve verdikleri sözlere sahip çıkarlar.”(Mu'minun 8)) kendisinden istendiği gibi hareketle “sözüm senettir“ ve‘’söz namustur“ laflarını düstur edinmiştir.
Siz siz olun söz uçar yazı kalır diyerek bol keseden vaatte bulunan, dün söylediklerini bugün inkar eden, karşısındakini insan yerine koymayarak “adam gibi sandığa tıpış tıpış gideceksin“ diyen, halkını dost görmeyerek dışarıda dost arayan, nefret üreteni değil, halkına hizmeti hakka hizmet kabul eden, sözünün eri, seçkin insanların bulunduğu safta, omuz omuza yer alın.