Günümüzde dünya üzerinde yaşayan insanların 1.6 milyarının İslam inancına sahip olduğu bilinmekte.
İslam dininin kutsal kitabı, Kur`an-ı Kerim`i insanlığa anlatması için, vahiy yoluyla kendisine bildirilen Hz Muhammed (s.a.v.), İslam Peygamberi olmadan önce de çevresinde,'Muhammedu’l-Emîn' olarak tanınmıştı. El-Emin (koruyan, güvenilen, itimatlı insan, hain olmayan).
Güven, İslam dininin temel ögesi olması, Müslümanın emin, güvenilir kişi olmasının ötesinde, günümüzde her alanda faaliyette bulunan kişi, kurum, siyasetçilerin başarıya ulaşmak için geçirdikleri ya da geçirecekleri süre zarfında hedefleri olan şahıslara, toplumlara karşı olan söylemleri, davranışları ve çokça disiplini içinde barındıran bir olgu olarak karşımıza çıkar.
Zira güven, kişilerin ve toplumların verecekleri her türlü kararlarda temel unsur olarak karşımıza çıkar ve genellikle kişinin veya toplumların dürüstlüğüne olan inancı artırır.
Kişilere ve toplumlara karşı artan güven, insani ilişkilerde emniyet hissinin artması sonrasında savunma ve korku hislerinin azalmasıyla, insani ilişkilerdeki paylaşımların çoğalmasına rahat gün geçirmelerine vesile olur.
Ülkemiz insanının kendinden farklı olana karşı güven duygusu ve hoşgörüsü ile (bugüne kadar çeşitli dost ülkelerin, sağ-sol, alevi-Sünni, Türk-Kürt diyerek bölme çabalarına rağmen) ülkemizdeki sosyal ve siyasal oluşumun uzantısı demokrasinin temelinin sağlamlığı, çeşitli askeri darbelerle desteklenen, dahili ve harici bedhahların istediklerini yapmaya engel olmuştur.
Bugün ülke insanımız politikacılardan, hayatları, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, huzuru, muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartmak, ülke savunması, sözü dinlenir devlet olma yolunda, yaptıkları ve söylemleri ile ortaya çıkan durum sonrasında hangisine ve ne kadar güveniyorlar dersiniz.
Düşüncemize ışık tutabilecek, bu günden yakın geçmişe doğru bir kaç örnekle bir gezintiye çıkalım.
- Deniz Baykal kaseti hakkında 'Erdoğan'ın kaseti izlediğini gördüm. Kendisine o kaseti izletenler Erdoğan'ı kayıt altına alıyor’ dedikten sonra, videonun kim tarafından ve ne zaman izlettirildiğini hatırlamadığını söylüyor.
- 2009’da CHP’de yeni başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu, "Başörtülü kızlar üniversiteye rahatlıkla girecek ve bunu CHP çözecek" sözleriyle çıkış yaptı. Ancak bir gün sonra "Kızlar okula türbanla gidecek demedim" diyerek sözünü geri aldı.
- 6 Kasım 2016'da olağanüstü toplanan MYK'da 'ByLock kullanan 4 bakanı ve 60'a yakın vekili açıklayacağız, dokunulmazlıklarının kaldırılmasını talep edeceğiz' dedi. Geçen 3 Nisan'da 'AKP içinde 120-180 civarında ByLock’çu milletvekili var, açıklasınlar' diye konuştu. Fakat ispatlayamadı.
- CHP Lideri, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde altın klozet olduğunu ileri sürdü. Külliye'de böyle bir klozetin olmadığı ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu'nun iddiasının sosyal medya dedikodusu olduğu belirlendi.
- Belediye başkanlığı seçimlerinde; “Ben, bütün işçilere namus sözü ve garanti veriyorum. Eğer kazandığımız bir belediyede, belediye başkanı haksız yere bir işçinin işine son verirse, gelecek beni bulacak. Ben onun önüne düşeceğim, onun işini tekrar eski konumuna getireceğim ve eski işinde çalışma ortamını ona yaratacağım."
En günceli
- Mersin’de polis evine yönelik alçakça düzenlenen terör saldırısında şehit olan polis memurumuza Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı ve sabır, yaralanan polis memurumuza ve vatandaşlarımıza acil şifalar diliyor; terörü bir kez daha lanetliyorum. Milletimizin başı sağ olsun! (Aydan gelen terör örgütü!)
- Tutuklu gazeteciler raporu (CHP) gazeteci diye adlandırdıkları, gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde bulunmuyor. Asıl neden bunların “PKK, MLKP, DHKP-C ve FETÖ üyesi" olmaları.
“Hiç bir şey gözümüzün önünde olup biten hadiseler kadar çarpıcı değildir” anlayana!
Çevremizde bizle çeşitli oluşumlarda dost olduklarını söyleyen, istediklerini yapmayan devletleri ve onların milli yöneticilerini, oluşturacakları ilgi ile istedikleri çizgiye getirmek isteyen emperyalist kapitalist sömürgeci devletler ve bunların desteklediği taşeron terör örgütlerinin uzantısı siyasilerle işbirliği yapmakta bir beis görmeyen kişi, partisindekilere 5 ay içinde “benimle misiniz?” diye sorma ihtiyacı hissederse, etrafındakilerin o kişiye güvenmediklerini gösterir.
Her hangi bir şey alırken iyimi, kötümü, firmanın, satıcının geçmişi ve güvenilir mi diye araştırma yapan ülkemin insanı, hayatı konusunda alınacak kararlarla ilgili mercilere seçilecek insanlarla ilgili araştırma yapmak yerine, kızgınlık içerisinde *Her şey güzel olacak* diyen birilerini seçiyor ve sonrasında;
"Ellerim kırılsaydı da İmamoğlu'na oy vermeseydim... Birinci turda herkes istediğine oy versin. Bütün siyasi partiler aday çıkarsın. Kimin kaç kişi olduğunu görelim. Ondan sonra tuvalet terliği de gelse oyu basacağız. Yapacak bir şey yok" diyor.
Sizce “Hayat tuvalet terliği" kadar mı değerli!!!
Şahsi ikballeri için içinde yaşadığı toplumun milli benliğini bilip güvenmek yerine, başkalarını dost edinerek ülkenin bölünmesine göz yumacak olanlara, Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün
“Milli sınırlar içinde bulunan yurt parçaları bir bütündür; birbirinden ayrılamaz” ve
“Milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar” Sözlerini akıllarından çıkarmamalarını tavsiye ederim.
Hiç kimseden, yazının girişinde güvenilir insan örneği olarak gösterdiğim, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) benzemesi beklenemez, lakin siyasetle uğraşanlar, Milletin kendisine güvenip yanında olmasını istiyorsa, siyasi hayatlarında daima doğruluktan yana olmalı. Unutulmaması gerek!