İnsan canı sıkıldığında, beyhude bir şekilde bundan kaçacak yer aramaya başlar. Can sıkıntısı somut bir nesne olmadığından, ruh öznesi, külli aklın egemenliğini ilan etmesiyle, ilahi nurdan uzaklaşır ve yaradılış nesnesine yabancılaşması neticesinde, ruhsuz kalan insan kapitalizmin istediği şekle girmiş olur.
Tabiattaki nesnelerin hiç bir renk içermediğini ışığın dalga boyutlarının beynimiz tarafından renk olarak algılandığını ve ışığın insan yaşamında ne kadar öneme sahip olduğu, ışık var ise gölgenin var olacağını, karanlık ve ışıksız ortamlarda herhangi bir nesneyi görüp bilgi sahibi olamayacağımızı biliriz.
16. yüzyılda Sanayi Devrimi ile başlayarak süregelen sömürgecilik ve kapitalist sistem ağababaları düzenlerini devam ettirmek için, başlangıçtan itibaren ve bugün de insan aklının bilimle aydınlanmasına, kapitalist sömürgeci çıkarlarına zarar vermeyecek ölçüde müsaade etmekte bir beis görmediler. Buna rağmen, insan ruhunun aklın egemenliğinin esiri olmaması için gerekli olan İLİM ışığını söndürmekten, devşirdikleri yerli işbirlikçi kuklaları ve sözde ilim adamlarıyla birlikte değişik yöntemleri kullanmaktan çekinmezler.
Kapitalist Sömürgeci sistemlerini korumak için, o ülkedeki kendilerine dost siyasetçilerin, firmalarının distribütörü sözde sanayicilerin (Montaj sanayicileri), akademisyenlerin, üretilenleri miras kalmış gibi tüketen lümpen takımı kuklaların kulaklarına fısıldadıkları, çıkarları doğrultusunda demokrasi ve özgürlük kılıfı giydirilmiş, bilim kırıntılarıyla istediklerini elde etmekteler.
Geçtiğimiz senelerde, dünya üzerinde Kovid pandemisi korkusu yaratılarak, bir çok gelişmekte olan ülkenin, sanayileşme, kalkınma, bağımsızlık hamlelerinin sekteye uğratılması yetmezmiş gibi, dünyanın tek hâkimi olma arzusu doğrultusunda, Ukrayna, Rusya savaşını çıkartmak için, siyasi tecrübesi olmayan kuklası Selenski`yi kullanarak, nur topu gibi kriz dünyaya hediye etti.
Kısaca dünyada durum böyleyken, ülkemizde durum dostları sayesinde gerçekten güllük gülistanlık mı, yoksa! siyasetçisinden, lümpenlerine kadar kendilerine verilen görevi başarı ile yerine getiriyorlar mı dersiniz.
Ülkelerin, dışarıdan gelecek tehditlere karşı korunmak için, gerekli olan savunma malzemelerini üretmeleri öncelikli işleri arasında yer aldığı ve diğer sanayi kollarının öncüsü olması, diğer ekonomik faaliyetlerin toplandığı alan olduğu hepinizin malumudur.
Çeşitli bahaneler uydurularak, sözde dost müttefik (başta NATO) ülkelerince, ülkemize uygulanan ambargolarla sıkıntılı günler geçiren ülkemiz, yapılan araştırmalar ve yatırımlar sonucunda ülke savunması için gerekli olan malzemelerin %80’den fazlasını yerli olarak üretmekte. Bugün NATO üyesi olmak isteyen ülkelerin uyguladıkları ambargoları ve teröre desteklerini görmeyen siyasilerin, beyinleri karanlıkta kalmış gibi duruyor. (Dostları istiyor olabilir mi?)
Kısa bir hatırlatma olması için; 1974 Kıbrıs barış harekâtında düşmanlarımızca! (NATO ve ABD!!!) uygulanan ambargoya karşı, Libya’nın uçak lastikleri, mühimmat yardımı ve sonrasında Petlas Lastik firmasının kurulması, 21 Temmuz 1974’te savaş gemimiz TCG Kocatepe’nin kendi uçaklarımızca batırılması sonrasında, (Muhaberesiz, Muharebe olmaz) sözüne binaen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin haberleşme ihtiyaçlarının milli imkanlarla karşılanması için14 Kasım 1975’te Aselsan kuruldu.
Günümüzde gelişen yerli ve milli sanayi sayesinde başta terörle mücadelede kullanılmak üzere geliştirilen ve üretilen tamamı yerli İHA ve SİHA’lar sayesinde, Dost ve Kardeş ülke Azerbaycan’ın 30 yıldır işgal altındaki topraklarının düşmandan temizlenmesi, Kuzey Irak, Suriye`de teröristlere aman verilmemesine en çok, biri eski bir Büyükelçi!!! (Hangi ülkenin?) Biri siyasetçi!!! (Ülkesi?) zevatı rahatsız etti. Şimdiye kadar terör örgütüne verilen 60 bin TIR silah bu muhteremleri ve avenesini hiç rahatsız etmiyor. Zira nesnelere çarpan ışığın dalga boyutu, beyin tarafından algılanamıyor.
Çok saygıdeğer bir hanım Milletvekili!!! (ülkesi?) sessiz bir şekilde durarak, karşısında sessizlik şiddeti!! uygulayan yabancı bir ülkenin kaba polisinin yanağını, tüm sevecenliğini ortaya koyup kibarca okşuyor, sevgisini gösteriyordu. Kaba polise gösterilen nazik sevgiye, masada beraber oldukları diğer siyasetçiler tarafından, nesneden yansıyan ışığın dalga boyutunun beyinlerinde yarattığı renk uyumu sonrası sessizce seyrediyorlardı.
Bir diğeri burnumuzun dibindeki adaları Yunan adaları sayıyor, ülkemiz insanının hayatını huzur ve mutluluk içinde geçirmesini istemeyen, sömürgeci, kapitalist, emperyalistlerin lümpen kuklaları eliyle uygulamaya koymaya çalıştıkları çeşitli senaryoları, büyük bir bölümü Müslüman olan, Vatanını ve milletini seven Türk halkının anlamasına yardımcı olacağını düşündüğüm İlmin eşsiz kaynağı karanlıkları aydınlatan nur, insanlığın doğru yol pusulası olan, Kuran-ı Kerim`in Kafirun suresi 2. Ayetindeki; Allah cc nurunun nesneler üzerinden yansıyan dalga boyutlarını görebilmek için gönül gözünün açık tutarak, düşünce gücünün saf imanı ile “Ben sizin kulluk (tapmam) ettiklerinize kulluk (tapmam) etmem“ diyebilmeli.
Allah cc nurunun nesnelerden yansıyan ışığın dalga boyutunun ortaya çıkardığı renklerin tadına varabilmek için, önce kendimize yalan söylemekten uzaklaşarak, diğer insanların renklerin güzelliklerin görmelerine yardım için duyarlı olmayı, sorumluluk almayı ve şahsi ikbal için ülkesine, insanlarına, insanlığa karşı haksızlık yapanlar karşısında, Peygamber efendimiz (S.A.S.) hadis-i şeriflerinde: “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” sözüne uygun davranmalıyız.
Birilerin, gönül gözünüzü kapatarak, iman ateşiyle yanan yüreğinizi söndürmesine müsaade etmeyerek nesnelerden yansıyan ilahi nurun dalga boyutlarının beyninizde oluşturduğu renk cümbüşünün hayatınızın her anına yansıması dileğiyle.