Güneşin diğer aylardan farklı olarak iliklerimizi ısıtmaya başladığından itibaren, soğuk, yağmurlu, zaman zaman güneşin yüzünü göstermediği karanlık, kasvetli günleri geride bırakmanın heyecanı içerisinde, uzun bir süre hazırlık yaptığımız, rüyalarımızı süsleyen yaz tatilimiz için yola revan olduk.
Tekerlerin asfaltı ezerek sılaya doğru dönerken çıkardığı ses, senfoni orkestrasından dinlediğim melodinin yumuşaklığı misali kulaklarımdan girip yüreğimi ve bedenimi yumuşatıyordu.
Sıla hasreti çeken, Avrupa’daki gurbetçi insanlarımızın da aynı duygular içerisinde eşlik ettiğinden emin olduğum, uzun bir ön çalışma sonrası kılı kırk yararak hesaplayıp tuttuğum ve paylaştığım yol güzel, rotası doğru olduğundan, nereye gittiğini, hedefin neresi olduğunu sorgulama gereğini hissetmedim.
Bir an tatil hazırlığı için harcadığım zaman ile, ölümlü dünyadaki hayat yolculuğu sonunda varacağım ahiret hedefi ile ilgili bu ana kadar nasıl çalışmalar yaptığımı, sonrası için neler yapmam ve yapmamam konusunda harcadığım zaman ile ilgili kendimi sorguladım.
Yaratılanın en şereflisi (Eşrefi mahlukat) olan insan, sayılı günlerle sınırlı Dünya yaşamını huzur ve sağlıkla geçirmek arzusuyla yapacağı her iş, çıkacağı her yolculuk öncesi aklının ve gücünün yettiğince mükemmele yakın rotasının hazırlığını yapar.
Bu düşünceyle çizdiğim rotayı takip edip, bindiğim gemi ile varmak istediğim limana doğru kaptanın kılavuzluğunda yola koyuldum. Gemi kaptanının belirlediği rota üzerinde yol alırken, geminin yardığı sulardan çıkan dalgaların hışırtısı, rüzgâr sesinin eşliğinde, güvertede ayaklarımı küpeşte demirine uzatarak oturduğum sandalyede, dünya üzerinde doğum ile başlayan, ölüm limanına varıp, ahiret yolculuğu için çıkılan yolda, kendi gönül gemimin kaptanı olarak, çizdiğim rotanın doğru olup olmadığını sorguladım.
Kaptanın, esen rüzgârın yönünü tayin etmesi ne kadar imkânsız olsa da bilgisi ve edindiği tecrübelerle gemisinin değişik rota izleyerek doğru yönü tayin etmesi konusunda tereddüte düşmediğini müşahede ettim.
Eşrefi mahlukat olan insan, yaradılış gayesini idrak edememiş olursa, ahirete yapacağı yolculuğunda, Hz. Ebubekir`in “Kıyamete kadar her yol açık; Ebubekirligin`yolu da açık, Ebu Cehil`ligin yolu da açık” sözündeki Ebu Cehil yolunda yürüyüşünü tamamlar.
Unutmayalım; yaradılış gayesinin ne olduğunu bilmeyenlere, Kur`an-i Kerim`in Tin Suresinde (İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına! indirdik.) belirtildiği gibi bizlerin dünyada mutsuzluğuna, dünyada yapılanların karşılığı verilecek sonsuz ahiret hayatımızda azap çekmemize (inananlar için) sebep olacaktır.
Çıkmış olduğumuz yolculuk ne kadar uzun olursa olsun her yolculuğun ve yolun sonu vardır, önemli olan bu yolculuğa çıkacağımız yol arkadaşımızı doğru seçmek, yoldaki işaretleri doğru okumak, gönül yolumuzun açık olmasına dikkat etmek, ilim ışığı ile aydınlatılmış yollarda yürümeyi becermeliyiz.
Bu dünyada sadece aklımıza danışarak, gönül gözümüzü kapatarak. Hiç bir yol sorgulaması yapmadan, dünya nimetlerinden alabildiğine faydalanmak için nasipsiz insanlarla aynı yolda yapacağımız yolculuk, bir selvi ağacının altına kadar devam eder. Ahiret yolculuğu için yol arkadaşını seçerken iman pusulasının gösterdiği yola rahvan olanları sorgulamak gerekmez. *Gönül gözü açık olanın yolu da aydınlık ve açık olur*
Ülkemizde aklı ile gönlü arasındaki mesafeyi kat edemeyen, Emperyalist sömürgeci kapitalist düzenin dayatmaları ile kendilerine has milli düşüncelerinden kaçarak, Emperyalistlerle aynı yolu beraberce yürüdüğünü düşünseler de, gerçekte emperyalistler onlara sömürecekleri hedeflerine ulaşana kadar eşlik ederler.
Emperyalist kapitalist düzenin ürettiği, hayal mahsulü zorlukları olmayan yolun yanlış olduğunu biliyor ve yol yanlış lakin nasıl güzel nasıl güzel demeye devam ediyorsanız, kuklacının istediği gibi oynattığı kuklasınızdır.
Ülkemiz için ilerlediğimiz yolda hiç bir zorlukla karşılaşmadan, dostlarımızın safiyane!!! isteklerini yaparak, sadece güneşli yollarda, zaman zamanda dostlarımız!!! tarafından fenerle aydınlatılmış karanlıkla karşılaşmadan yürüyor ve hep aynı yere çıkıyorsak, menzile varan yeni yol bulmak için gitme zamanı gelmiştir.
Ahiret yolculuğu için yapacağımız seyahatin önündeki, kibir, egoistlik ve sonra yaparım düşüncesi olan eşiğin aşılması çok zor olmasa da insan fıtratı gereği; hakikate giden geniş bir yol varken, kendi kafamızın içinden değişik seçenekler arayarak eşiği kolayca aşmayı beceremez.
Ayaklarımızın bizi götürdüğü yolun sonu, aslında gönlümüzden geçen yerin merkezidir. Kendimizi orada, denizdeki teknenin limanda güvende olduğu gibi güvendeyiz diye düşünüyor ve yolumuz Allah`a gitmiyorsa, hayatın varılacak yer olmadığını sadece yolculuk olduğunu bilmiyoruz demektir.
İnsan fıtratı gereği sahip olduğu ruhunu bir yere ve bir amaca bağlamalıdır zira hiç bir yere bağlanmayan ruh, boşlukta yolunu kaybeder ve her yerde olan olduğunu düşünen ruh, hiç bir yerde olmaz!
İnsan ömrü kısa, emperyalistlerin oyunları sonucu insanlık yorgun, yolumuz!!!.
Araba ile geçilen ülkeler ve gemiyle Adriyatik denizindeki sakin yolculuk, Selanik ve Kavala şehirlerindeki kısa tur sonrası varmış olduğumuz Ülkemiz bu güzergâhtaki yolumuzun bittiğini gösteriyordu ve Memleketteydik! Darısı tüm gurbetteki insanlarımızın başına.
Yol için iyi bir kılavuza ihtiyaç olduğunu hepimizin çok iyi bildiğinden emin olduğum *Kılavuzu karga olanın burnu b..k tan çıkmaz* deyimini hep aklımızda tutalım, zira bize NATO ve yapılan diğer anlaşmalarda dost! olduklarını her fırsatta olur olmaz yerde dile getiren emperyalist kapitalist sömürgeci ülkeler gelişen bir Türkiye`nin önünü kesmek için her türlü terör gruplarını destekleyerek ekonomik sorunlar çıkardıkları gibi, karga olup, kılavuzluk yaptıkları yerli işbirlikçileri eliyle huzursuzluk yaratmak için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Mübarek Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle birlikte, sağlık ve huzurlu nice bayramlara ermenizi yüce Allah cc niyaz ederim.