“Üzüntüyü bırak, yaşamaya bak… “
Kim söylemiş bunu? Dale Carnegie…
Eyvallah!
Carnegie ,”Yapamadığımız isteklerimiz karşısında hayıflanmak yerine elimizdeki imkanlarla en iyisini yapmak için çaba göstermeliyiz” diyor…
Buna da eyvallah!
Lakin içinden geçtiğimiz şu dönemde 20 yıllık iktidarın ülkemiz insanının sırtına yüklediği kambura bakıp, çarşı-pazarda gezip evine taşıyamadığı, okuldaki çocuklarına veremediği “yaşam gücünü” yani, desteği bakıp nasıl “üzüntüyü” bırakıp, “Yaşamaya”
bakabilir diye düşünebilir ki!
Gazeteniz 9 Eylül’ün sayfalarından da altını çizerek okuduğunuz şu tabloya bir bakalım: “Merkezi yönetim bütçesi, Ekim ayında da açık verdi. Ocak-ekim döneminde bütçe açığı 600 milyar TL’yi aştı.”
‘Bu açık nasıl kapanacak?’ diye soranlar o kadar çok ki!
Ayrıca gelecekten tüm ilgi, tüm korkularınız da işin cabası!
Ekonomi, enflasyon, fakirlik-yoksulluk rakamları da tüm korkularımızı Demokles’in kılıcı (!) gibi tepemizde sallandırmıyor mu?
İktidar Genel Seçim kazanmanın rahatlığında iken muhalefette önümüzdeki yerel seçimleri nasıl kazanacağının telaşı ve de son umudunun(!) peşinde…
* * *
Biliyorum; sizler Dale Carnegie’nin bu eserinde neler var? Bugüne uyarlayacak birkaç kelime etmemi istiyorsunuz değil mi?
Carnegie burada “1871 yılının baharında Montreal Hastanesi’nde stajyer tıp öğrencisi olan ve geleceğini, bir de nasıl para kazanacağını düşünüp üzülen ve daha sonra 11 kelimelik bir sözcüğü okuduktan sonra üzülmeyi bırakıp kendi adına belirlediği amaç doğrultusunda yapması gerekenlere çalışan William Osler’in hayatı ve ünlü bir doktor oluşunu” anlatıyor...
Yazar “Üzüntü size ne getirir?”, “üzüntü veren sorunlar nelerdir?”, “Kin tutmanın bedelinin neler olduğunu” bölümler halinde anlatıyor ve yorumunda da diyor ki; “ İşadamları ve yöneticiler işlerinden ve kişilerden dolayı çok üzülmekte ve bunun etkisiyle genç yaşta ölmektedirler. Sevmediğiniz insanları düşünmeye bir dakika bile harcamayın’
* * *
Meslek hayatımda ülkemizin vasıflı ve karakter sahibi işadamlarından örnekler vermem mümkün. Bunların başında “Sakıp Ağa” lakaplı Sakıp Sabancı ile tanışma ve de yazılarımda dile getirme fırsatını buldum.
Onun 126 sayfalık küçük el kitabının adı şöyle: PARA BAŞARININ MÜKAFATIDIR…
Sabancı’nın son sözü de şudur: “BÜTÜN BUNLARI OKUDUKTAN SONRA ŞUNLARI UNUTMAYIN: -“PARA KAZANMAK” BAŞARININ MADDİ MÜKAFATIDIR.
-Onun için asıl olan “başarı”dır.
-Başarılı olun, mükafatını nasıl olsa görürsünüz.
-“Para” için değil, “başarı” için koşun…
ZÜĞÜRTLÜĞÜN İŞARETİ
Yazımı da şu fıkra ile noktalamak istiyorum:
Namık Kemal giyim kuşam meraklısı bir ahbabının elbisesini çok beğenir.
“Kime diktirdin?”
“Terzi İzzet’e”
“Kaça diktirdin?”
“Yedi yüze”
“Çok pahalı”
Adam daha da gerilerek; “Ucuz elbise giymem ben”
Bu kez Namık Kemal gerilir;
“Tabii, sonra züğürtlüğün belli olmaz!”