Covid-19’un hayatımıza girmesiyle birlikte, yaşamımız birçok alanda değişti..
Öncelikle sağlığımız konusunda büyük kaygı yaşadık ve ne yazık ki sağlığımızı tehdit edecek durumlarla baş başa kaldık. Ekonomi ise Covid-19 ile sarsılan ve günümüzde bizi zorlayan diğer önemli bir unsur.
Geçim kaynaklarının sınırlı olması, fizyolojik ihtiyacımız olan besinlere her geçen gün zamların geliyor olması, barınma ihtiyacımızı karşılamak için ödemekle zorunlu olduğumuz kiralar ve faturaların artması, bireylerin son dönemde hayatta kalma mücadelesini arttırdığını ve bunun için ekstra fiziksel-duygusal performans sergilediklerine tanıklık etmekteyiz.
Hayatta kalma mücadelesi, kimi bireyler için; Daha çok nasıl para kazanırım? sorusunu düşünmeye ve davranış sergilemeye iterken, kimileri bu mücadele içinde’ bırakma’ eğilimi göstermektedir.
Bırakma; sorumluluk almakta zorlanan bireylerin, mevcut durumu sürdürmeyi durdurmasıdır. Hem düşünsel hem fiziksel verilen mücadelenin karşılığını alamadığımızı fark ettiğimiz durumda devam etmekten vazgeçme eğilimi gösteriyoruz. Burada tam olarak ‘Psikolojik Dayanıklılığımız’ devreye giriyor.
Psikolojik dayanıklılık; bireylerin zorluklar karşısında dayanma ve mücadele etme gücünü sergilemesidir. Psikolojik dayanıklılık, parmak izi gibidir, her birey için farklılık gösterir.
Psikolojik olarak dayanıklı ve güçlü bireyler, zorluklar karşısında pes etmeyen, mücadeleci ruhunu öne çıkartan , bu durumu motivasyon kaynağı olarak görüp, kendilerini cesaretlendiren ve çözüm yolları arayan bireylerdir.
Ne yazık ki psikolojik olarak dayanıklılığı yeteri kadar gelişmemiş olan bireyler için belirsizliğin ve zorluğun olduğu durumların içinde kalmış olmak, onlar için büyük bir problemdir ve başlı başına bir felaket gibidir.
Bu kişilerin tahammül edemedikleri en temel duygu belirsizliğin getirdiği; kaygıdır. Dolayısıyla, günümüzde herkesi etkisi altına alan ekonominin ne olacağı, bugünü ve yarını nasıl sürdüreceğimize dair birçok kişinin ve özellikle bu bireylerin deneyimlediği duygu, geleceğe yönelik hissettiğimiz; gelecek kaygısıdır.
Psikolojik olarak dayanıklılığı yeteri kadar gelişim göstermemiş bireylerde, aşırı düşünmeye bağlı olarak; çaresizlik ve yetersizlik gibi duyguların arttığını gözlemlerken, bu duygularla başa çıkamadıkları için ‘bırakma’ eğilimi gösterebilirler.
Bu durumun bir çıktısı olarak; yaşam kalitesinde ciddi düşüşler, konsantre olmakta güçlük çekmek, iş ve sosyal yaşamda problemler, intihar ve depresyon gibi duygu durum bozukluklarına tanıklık etmekteyiz.
Psikolojik olarak dayanıklı olmak; zorluklar karşısında mücadele etme becerisi geliştirmek, kişi isterse elbette mümkün. Bunun için ilk adım bireyin kendisi ile doğru iletişim kurması ile başlıyor.
Kendisi ile doğru iletişim kuran bir kişi yorulduğunda pes etmek yerine dinlenmeyi seçiyor, kaygılandığında, kaygısından uzaklaşmak yerine o duyguda kaldığında baş edebileceğini ve daha güçleneceğini biliyor.
İçinde bulunduğumuz her durum da bir şekle dönüşerek, değişerek de olsa geçiyor.
Geriye ise bize bu durumu nasıl algıladığımız ve ele aldığımız kalıyor.
Psikolog
Çift ve Aile / EMDR Terapisti
CEREN YAĞCIKÖSEOĞLU