*- DAHA DA PARLAK!
Biraz geç kaldım ama yine de bilmenizi istiyorum.
Şöyle demişlerdi:’
‘19 Ağustos'ta gökyüzünde muhteşem bir olay gerçekleşecek:
Ay, Süper Ay görünümüne ulaşacak!
Ay, Dünya'ya en yakın konumda olacak ve normalden %14 daha büyük ve %30 daha parlak görünecek.
Bu olağanüstü doğa olayını kaçırmayın, çünkü bir dahaki Süper Ay'ı görebilmek için uzun süre beklemek zorunda kalabilirsiniz.
Süper ay’ı gözlemleyecek misiniz?’
Artık izleyen izledi, kaçıranlar da kaçırdı!
Ben bu konuda kusurluyum, çünkü zaman aralığını kaçırdım.
Halbuki ‘Gökyüzü ne güzel, ay ne güzel!’ demiş, ama yine de uykumdan vaz geçmemiştim.
Yani bazen güzellikleri bilerek de elimizden, gözümüzden, yanımızdan kaçırıyoruz, sonra da benim gibi yazıyor ya da söyleniyoruz.
Aslında kaçırılan bir şey yok, çünkü bu gökyüzü olayı Türkiye’den gözlenemiyor!
Belki de bir sonrası?...
Biz neyi istiyoruz;
Sevgiyi, dostluğu, huzuru!..
Tabii ki; güveni!
*- HANGİSİ?
Şimdi kafanızı biraz karıştırayım!
Beyin yakan bir soru?
‘Annenizin erkek kardeşinin, tek yeğeninin babasının, kayınvalidesinin kocasının tek kızı, sizin neyiniz, olur?’
Biraz kafa karıştırıcı ve düşündürücü değil mi?
Keşke her önemli konuda böyle ‘düşünmek’ için biraz zaman ayırabilsek!
Size bir kolaylık göstereyim, dört yanıt yazacağım biri doğru!
‘Halanız, anneniz, yengeniz, teyzeniz!’
Hangisi?
*- KIZIYORLAR AMA YARARLI
Hadi hep beraber, ‘Süper ayı ve olayı’ kaçırdık.
Ama şunu kaçırmayalım!
Hiç olmazsa çevresindekilere duyuralım, her ne kadar lokantacı esnafı kızsa da!
İzmir’e bir Kent Lokantası daha açıldı. |
Kemeraltı ve Çiğli’nin ardından adres Karabağlar Ekonomik krizde İzmirlilerin sağlıklı, lezzetli ve uygun fiyatlı yemeğe ulaşmasını sağlamak için ilk ikisi tarihi Kemeraltı Çarşısı ve Çiğli’de hizmete alınan Kent Lokantaları kent genelinde yaygınlaştırılacak. Kaymakamlığın karşısında bulunan lokanta, hafta içi saat 11.30’dan itibaren hizmet verecek. Dört çeşit yemekten oluşan menü 50 TL’den sunulacak. |
*- HIRSIZLAR!...
Dört tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta çalarlar.
Yumurtayı kümese getirdiklerinde, diğer tavuklar gördükleri bu yumurtanın çok büyük bir tavuğa ait olduğunu düşünürler.
Zaman geçer, yumurtayı getirenler de unuturlar, onlar da bu yumurtanın büyük bir tavuğa ait olduğuna inanırlar.
Günün birinde kuluçkaya yatan bir tavuğun altındaki o yumurta kırılır.
İçinden simsiyah kanatlı, ilginç gagalı tuhaf bir tavuk çıkar...
Herkes şaşkın, mutludur; böylesini ilk defa görmüşlerdir.
Anne tavuk, yavrusuna dersler vermeye başlar:
‘Bak yavrum, yerden bulduğun böceği şöyle ye!
Arpayı buğdayı böyle ye!..’
Anne tavuk her geçen gün yeni şeyler öğretir yavrusuna; tehlikelere karşı nasıl davranılacağını da…
*- BÜYÜDÜKÇE…
Büyük yumurtadan çıkan ilginç gagalı yavru tavuk, annesinin her söylediğini yapmakta, büyüdükçe de güzelleşmektedir.
Oldukça uzun kanatları vardır.
Diğer tavuklar onun kanatlarına kıskançlıkla bakmaktadır.
Bir gün anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendini nasıl savunacağını anlatırken yavrunun gözü, gökyüzünde çoook yukarılarda süzülerek ihtişamla uçan başka bir canlıya ilişir.
‘Anne bu ne?’ diye sorar.
Anne tavuk;
"Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.’
‘Ne de güzel uçuyor!...’ deyip, iç geçirir yavru tavuk...
‘Evet yavrum! Ama sen sakın ona özenme! Asla onun gibi olamazsın.
Senden önce baban, deden, amcan hepsi ona özendi ama hiç biri onun gibi uçamadı. Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın…’
*- İÇ GEÇİRME BAŞLAR
O günden sonra küçük tavuk, ömrü boyunca arka bahçede kartalın ihtişamlı geçişini izleyip iç çeker ve her defasında, ‘Keşke ben de bir kartal olup uçabilseydim.’ diye hayıflanır.
Ve bir gün siyah uzun kanatlı büyük tavuk, ihtişamlı kartalı izlerken ölüp gider.
Onu bir tavuk gibi defnederler.
Oysa ölen bir kartaldır.
*- SADECE İKİ KUŞAK!
Etienne de La Boétie ‘Gönüllü Kulluk’ kitabında der ki:
‘Eğer iki kuşak köleleştirilirse, bundan sonra gelen kuşak özgürlüğü hiç tanımadığı, görüp bilmediği için pişmanlık duymadan hizmet eder ve ondan öncekilerin zorla yaptıklarını seve seve yerine getirir.’
Yanlışı alkışlıyorsan fikrin yoktur.
Eğri ile doğruyu ayıramıyorsan aklın yoktur.
Yalana sahip çıkıyorsan ahlakın yoktur.
Akıl ve ahlakını kiraya verdiysen, sen zaten yaşamıyorsun...
İlave edeyim:
‘9 Hızlı adam!’ isimli filmde duydum, Napolyon ne demiş;
‘Savaş zamanı başka, bekleme zamanı başka!’
Savaş sırasında yaşanan zorluklar ve stratejik kararlar, barış zamanında alınan kararlardan çok farklı olabilir.
*- ONUN DAVASI…
Bazılarımızın ders alması için paylaşmayı uygun buldum.
İlham Aliyev, ‘Tekrarın soruyorlar, Arap – İsrail savaşına niye karışmıyorsun diye!...’ dedikten sonra, dost halkına şöyle seslendi:
‘Ey ahali, eziz temaşacılar!
Bizim topraklarımız 30 yıl Ermeni işgalinde galdı.
Men bir tek Arabın, bizim lehimize mümayiş (gösteri) yaptığını ne görmüşem ne işitmişem!
Sadece Türk gardaşlarımız kömeg (yardım) ettiler bize.
Hocalı’da soykırım yapıldı, Arap alemi Ermeni’yi destekledi.
Men şimdi neye göre Arap davulu çalacagmışım?
Menim davam Türk davasıdır…’
*- TEK KİŞİ!
Araya sıkıştırıyorum!
Aslında çok ama çok önemli bir konu…
Ayçe Kulen Seral hanım şunu yazmış?
‘Bu konunun takipçisi olalım hep beraber, ne olur peşini bırakmayalım.. Neden hep iyiler ve başarılı olanlar gitmek zorunda?’
Önce ne demek istediğini anlamadım…
Çoğu kez de böyle oluyor!
Nedeni, bir günde bazen 60’ın üzerinde, aynen gazetede yazıişlerinde olduğum gibi haberlerle boğuşuyorum.
En azından bu kadar maili de gözden geçiriyorum.
Beynim allak bullak oluyor.
Hep söylerim, ‘bir gün önce, ya da bir saat önce yazdığım bir konuyu tekrarla derseniz bilemem, hatırlamam zor olur. Çalakalem yazıyorum, aklıma geldiği gibi!
Hani deriz ya ‘akşam yediğim yemeği bilmiyorum! Onun gibi bir şey!
Ama anımsadım!
Ne kadar başarılı ve önemli işler başardığı açık ve apaçık olan bir genel müdür, birilerinin ya da başkanın isteği, buyruğu üzerine görevden alınmış.
Önceki yazımda ‘Gümbürtüye gidenler!’ diyerek uzun uzun anlatmıştım.
Görevden alan zat-ı muhterem de bizim İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı İZTARIM'ın Genel Müdürü Murat Onkardeşler’i görevden almış…
Neden?
Nedenini açıklasın!
‘Şeffafız!’ diyor ya…
‘İzmir’i beraber yöneteceğiz!’ diyor ya!
‘Geçin geçin!’ bunları…
Lafla peynir gemisi yürümüyor!
Koskocaman İzmir’de bir tek ‘duyarlı vatandaş’ çıkıyor ve ‘Bu konunun takipçisi olalım hep beraber, ne olur peşini bırakmayalım.. Neden hep iyiler ve başarılı olanlar gitmek zorunda?’ diyor…
Partiler ve partililer, sivil toplum kuruluşları…
Hepsi ikbal peşindeler…
Sakın onların açıklamalarına da inanmayın, hani bazılarının dediği gibi mutlaka bir yerlerden talimat alarak bildiri yayınlarlar…
Durum ortada!
Özellikle CHP yönetici ve genel merkezdeki bazı zevata duyurayım;
Şikayetler, memnuniyetsizlikler diz boyunu geçti, haberiniz olsun…
Yağcılara, sahtekarlara, sizin gibi beklentisi olanlara sakın inanmayın…
Gerçek tüm çıplaklığı ile ortada…