Bugünlerde Avrupa’ya gitmek isteyenlerin derdi Schengen vizesi. Bu aralar Schengen vizesiyle yatıp Schengen vizesiyle kalkıyoruz. Gün geçmiyor ki şöyle bir haber okuyoruz. “Schengen Vizeleri Mayıs ayı sonuna kadar ertelendi” “Türklere Schengen vizesi yok” “Schengen vizesi sorunu büyüyor” “Türk vatandaşlarının vize çilesi bitmiyor”
Özellikle Ege Bölgesi’nde yaşayanlar pek severiz Yunan adalarına gidip gelmeyi. O kadar yakın ki Yunan adaları. Kuşadası Milli Parkı ile Sisam’ın Psili ammos köyü arası sekiz yüz metre, uzatsan Dimitri’nin elini tutacaksın sanki. Çeşme ile Sakız adası artık kardeş şehir olmuş, günübirlik gidip gelmeler pek revaçta.
Çeşme’den Sakız’a, Kaş’tan Meis’e, Marmaris’ten Girit ve Rodos’a, Kuşadası’ndan Sisam’a, Ayvalık’tan Midilli’ye gidip gelmek çok kolay. Tabii vizeniz varsa; yoksa bas Euro’yu al kapıda vizeyi. Tüm bunlar para karşılığında oluyor. Parayı veren düdüğü çalıyor.
Peki hiç hesap ettiniz mi, veya merak ettiniz mi, bir Yunan adasına gidip kalmak, üç dört gün tatil yapmak kaça patlıyor diye?
Neden yazıyorum tüm bunları, herkesin kesesindeki paralar kendini ilgilendiriyor; Yunan adaları gerçekten gidilmesi, gezilmesi ve görülmesi gereken yerler. Ancak bizim burnumuzun dibinde iki adamız var. Gökçeada ve Bozcaada; ikisi de birbirinden güzel doğallıklar barındırıyor.
Schengen Vizesi derdin yok, Euro gibi bir derdin ise hiç yok, koy cebine Türk lirasını atla otomobiline Geyikli İskelesi’nden Bozcaada’ya, Çanakkale’den Gökçeada’ya. Her iki adada da geçmişten kalan izleri görmek mümkün, pırıl pırıl koyları, tertemiz denizleri, yeşili, doğal güzellikleri barındırıyorlar.
Bağlarında şaraplık üzümler yetişiyor, özellikle kırmızı şarabın tadına doyum olmuyor, yerel üreticilerin katkısız reçelleri, gelincik, domates, gül yaprağı ve daha niceleri. İzmirliler otlu yemekleri pek sever, adalarda birbirinden lezzetli ot yemekleri, salatalar ve tadına doyulmaz zeytinyağlılar.
Arnavut kaldırımlı daracık taş sokakları, şirin mi şirin eski Rum evleri, kıpkırmızı kiremitleri, denize bakan yüzleriyle konuksever. Fiyatları Türk lirası, mezeler muhteşem, balıklar taptaze.
Adalara gidin sokaklarını arşınlayın. Birbirinden güzel begonvillerin yaslandığı taş evleri seyredin. Ahşap panjurlu evler, kırmızı, mavi ve yeşil boyalı sokak kapıları, taşların arasından süzülüp giden şarap fabrikalarının fotoğraflarını çekin. Koylarında serinleyin, esnaf güler yüzüyle sıcacık mekanlardan size seslensinler. Adalılar güler yüzlü insanlar, gitmek kolay, dil bilme derdi, Schengen vizesi ve Euro yok.