İki yıl önce covid-19 pandemisiyle tanıştık, tanışıklık, bazılarıyla içli dışlı ilişkiye, bazılarımızla da platonik bir aşka dönüştü kısa sürede. Ölesiye bir aşk yaşıyoruz hem de…
Resmen karşılıksız bir aşk yaşıyoruz bu virüs ile. Bakın ekşi sözlük virüs için ne diyor. “Biyolojide bir hücreye kenetli değilken kristalize dolaşan sonra bir vücuda girdiğinde hücreye kenetlenip hücrenin üreme mekanizmasını bozup kendisinden ürettiren süper yaratık.” Vayyyy! Süper yaratık, gel de kurtul…
Geçtiğimiz yıl karşımıza; delta, alfa, gamma, omikron gibi isimlerle çıktı bu süper yaratık.
Şu ana kadar tespit edilen varyant türü sayısı Pango veri tabanında bin 571 yani dünya üzerinde dolaşan bin 571 farklı alt türde koronavirüs var.
Şu anda riskli kategoride dört varyant mevcut: Alfa (B.1.1.7 - İngiltere), Beta (B.1.351 Güney Afrika) , Gama (P.1 - Brezilya) ve Delta (B.1.617.2 - Hindistan) varyantı. Potansiyel riskli grupta ise Eta (Nijerya), Iota (ABD), Kappa (Hindistan) ve Lambda (Peru) varyantları olmak üzere dört varyant var. CDC, ek bir kategori ile “çok riskli” grup da oluşturuyor.
Demek ki şöyle bir durum var bu platonik aşkın.
Biz onu kendimizden uzaklaştırmak istedikçe o bize daha da yakınlaşıyor. Biz onu reddettikçe o bize farklı isimlerle yaklaşarak flört etmeyi sürdürüyor. Hem de ne renkli isimler ile çıkıyor karşımıza, bu aralar “omikron” pek popüler.
İşi şakaya vuranlar da oldu, pandemi sürecinde yaşama “merhaba” diyen bebişlere isimler önerdiler, hem de ne isimler. Erkek olursa pandemir, kız olursa hijen. Üniseks isimler bile önerenler oldu “pandik” gibi.
Şimdi işin sıkıcı yanından çıkıp pandemi sürecinde yaşanan bir olayı size aktarmak istiyorum. Ayvalık’ın renkli simalarından Halil Uncu’nun yaşadıkları pandemi döneminin en trajikomik olayı olmalı. Halil Uncu şöyle anlatıyor başına gelenleri:
-Bakın dün benim başıma ne geldi. Yani insanın ömründe neler oluyor. Öğleden sonra saat 14.00’de Yapı Kredi Bankası’nın önünde arkadaşımı bekliyorum. Yağmur yağıyor, şemsiyemin altındayım. Üzerimde siyah uzun yağmurluğum, kafamda siyah şapka ve ağzımda maske bekliyorum. Tam o sırada trafik durdu, karşı kaldırımdan koşarak gelen bir kız şemsiyeyi tuttuğum koluma girdi. Bana "Ares'e gidelim" dedi.
Bilmeyenler için söyleyeyim “Ares” şehrin merkezinde güzel bir kafeterya. Anladım ki, yağmurdan kaçan kız beni kendisini bekleyen bir arkadaşına benzetti. “Ares'e gidelim” deyince ben de hemen olur dedim tabi.
Başladık yürümeye. Bankanın köşesini döndük, aynı şemsiye altında yürüdük. Biraz ve hemen az ilerideki kafeteryaya girdik. O önden girdi ve salonun ortasında yanan şöminenin karşısındaki koltuğa, üstündeki ıslanan montunu astı, “Ben bir lavaboya gideyim” dedi ve gitti.
Abi ben ne yapayım şimdi. Kız da güzel kız çıkıp gitsem gönlüm razı değil. Gitmedim şapkamı maskemi çıkardım bekledim kızı. Bir süre sonra kız geldi bana baktı ve şoka girdi. Ben güldüm "Hanımefendi ıslanmayın diye sizi kırmadım buraya kadar getirdim şimdi bana izin verin bankanın önüne gideyim sanırım arkadaşınız da şu anda orada sizi bekliyordur onu da alayım getireyim" dedim.
-Kız ''Ay inanmıyorum ben sizinle mi geldim buraya" dedi.
-Evet " Ares'e gidelim” dedin, ben de “Olur” dedim.
Kız bir başladı gülmeye ama nasıl gülüyor gözünden yaşlar akıyor. Telefonu açtı arkadaşını aradı o da banka önünde kızı bekliyor.
-"Ben Ares'teyim buraya gel" dedi.
-Bana da "Ay çok özür dilerim ne olur af edin" dedi.
-Ben de "Olur mu canım aflık bir şey yok ortada, ne zaman olursa arayın telefonumu vereyim isterseniz" dedim.
- "Verin valla bu tesadüfün anısı olarak" dedi.
Kim bilir bir gün başı sıkışır arar belki biz de vatandaşa çare oluruz sevabına.
Dedim ya süper yaratık, bir şekilde giriyor yaşamımıza. Kıssadan hisse olsun, Halil Uncu’nun başına gelenler… Sağlıkla kalın, her maskeliyi babanız sanmayın!