Seval ile Ekrem birbirlerini severek evlenmişti.
Öyle sıradan bir aşk değildi bu…
Seval avukat, eşi Ekrem ise mali müşavirdi.
İki çocukları vardı. Elif ve Nihal bu büyük aşkın meyveleriydi…
İlk yıllarda her gün artan bu aşk çocuklarının dünyaya gelmesiyle daha da büyümüştü.
Ancak kim bilebilirdi ki bu büyük aşkın arasına bir karabulutun çökeceğini…
Ekrem bir akşam eşi Seval’i aradı;
-“Ben bu akşam eve geç geleceğim, önemli bir müşterim ile yemek yiyeceğiz. Beni beklemeyin geç gelirim” dedi.
Ekrem ve müşterisi Kordon’da bulunan lüks bir balık restoranına gittiler.
Restoran hınca hınç doluydu.
İşle ilgili konuşmaları sürerken müşterisinin iki bayan arkadaşı bulundukları masaya geldi.
-“Restoranda yer yok , sizinle oturabilir miyiz” diye sordular.
Ekrem’in müşterisi ve aynı zamanda uzun süredir yakın arkadaşı olan Murat ;
-“Niye olmasın buyrun lütfen” diyerek bu iki kadını masaya davet etti.
Zuhal ve Arzu masaya gelen garsona siparişlerini verdi. Artık masada alkolünde etkisiyle sohbetin rengi de yavaş yavaş değişmeye başladı.
İki kadında halkla ilişkiler uzmanıydı ve İzmir’in önde gelen bir sigorta şirketinde çalışıyordu.
Zuhal artık koyulaşan sohbetin getirdiği rahatlıkla Ekrem’e yanaşmaya ve hakkında bilgi almak için özel hayatıyla ilgili sorular sormaya başladı.
Zuhal’e pek yüz vermedi ve sorduğu soruları geçiştirmeye çalıştı Ekrem.
Ancak alkol şişede durduğu gibi durmuyordu;
Saatler ilerledikçe sohbet daha da koyulaşmaya başladı…
“Her erkeğin bir boş anı vardır”
Bu deyiş artık yerini bulmaya başlamıştı…
Murat bir süre önce eşinden boşanmış ve Alsancak’ta yalnız yaşıyordu ve masada bulunanlara işe o bir teklifi yaptı;
-“Hadi bana gidelim ve sohbete benim evimde devam edelim” dedi.
Hep birlikte Murat’ı evine gittiler ve alkol almayı sürdürdüler. Zuhal’e göre daha sessiz ve sakin görünen Arzu bir süre sonra saatlerdir sürdürdüğü sakinliğini alkolün etkisiyle terk ederek;
-“Bu gece güzel bitmeli. Ben Murat’la birlikte olmak istiyorum Zuhal’de Ekrem’le olsun” diyerek şuh bir kahkaha attı…
Ve ekledi; - “Bu güzel gece mutlu sonla bitmeli.”
Bu teklif Murat’ı heyecanlandırdı;
-“Doğru söylüyorsun niye olmasın” dedi.
Murat büyük bir şişe viskiyi masaya koydu ve artık kötü kader ağlarını örmeye başladı…
Alkol bu.
Kararında içmeyeni süründürür, silkeler, köle yapar…
Ve böyle oldu.
İki çift odalara geçtiler.
Ne olduysa sabaha karşı oldu.
Murat yatakta uyurken hava almak için balkona çıkan Arzu sekiz katlı binanın en üst katının aşağı düştü ve hemen orda can verdi.
Tahmin edeceğiniz gibi polis, ambulans olay yerindeydi.
Ve ifade için polis karakoluna giden Ekrem, Murat ve Zuhal.
Çok sevdiği eşi için karakola gelen Seval acı gerçeği gördü, canından çok sevdiği eşi bir kadınla birlikte olmuştu.
Bu yaşamında öğrendiği ilk gerçek değildi ama bu öğrendiği "son gerçek" onu yıktı geçti.
Genç bir kadın ölmüş,…
Birbirlerini deliler gibi seven bir çift acı gerçekle baş başa kalmıştı.
Sizce burada yanlış olan ne?
Aşklarının bir yalan olması mı? Yoksa “Her erkeğin bir boş anı vardır” gerçeğimi?
Bu acı “Yüzleşme”
Bu büyük sevgiyi kurban mı edecekti?
Yoksa affetmek denilen erdem…
Yine o tozpembe yüzünü gösterip yeni bir yol mu çizecekti.
Aşk Affeder mi ?
Yorum sizin.