Bıkmıştı artık yaşamaktan, yaşamın ağır yükünü kaldıramayacağını düşünüyordu.
Sevgilisi de terk etmişti;
Oysa ne güzel bir geceydi…
Her şey soğuk bir kış gecesi başlamıştı;…
Alsancak’ta bir restoranda rakı-balık keyfi yapılmış;
O da yetmemiş müzikli bir gece kulübünde biralar içilmişti.
Dans edilmiş, nostalji kokan müziklerle mutluluktan kendilerinden geçmişlerdi…
Bu güzel gecenin kötü biteceğini kim bilebilirdi.
Eve gelmişlerdi.
Dolaptan bira açtılar ve gecenin bitmeyen sabahındaydılar artık.
Birbirlerine sarıldılar doyasıya ve özlemle
Ertesi gün nasılsa pazardı, tatil günüydü.
Öpüşmeye başladılar özlemle doya doya..
Ve sonra...
Artık sabah olmuştu.
Kadın yatakta uyuyordu, gözlerinde mutluluk vardı.
Işıl ışıl parlıyordu o güzel ela gözleri
Adam banyodan çıktı ve kadınına baktı doyasıya,
O'nun saçlarını okşadı çocukken okşadığı minik kedisi Maviş gibi;
Mutlu gözler açıldı yavaş yavaş…
Kadının gözleri parlıyordu ışıl ışıldı…
Sonra kadın banyoya girdi…
Sıcak bedenini, bıraktı soğuk suyun koynuna
Ve suyun o dayanılmaz hafifliğine,
Bu arada genç adam televizyonda bir müzik kanalını açtı.
Kadınını bekliyordu sarılmak için doyamamıştı daha…
Kadın birer kahve yaptı,
Güzel bir gecenin keyfi kahveyle sürüyordu.
Kadın film izlemek istedi.
Ama genç adam ısrar ediyordu müzik dinlemek için.
Ve tartışma başladı…
Kıskançlık girdi bu rüya gibi aşkın arasına.
Kadın bağırmaya başladı:
"O sarışın, işveli kadına niye baktın, beni sevmiyormusun” diye bağırdı.
Tartışma büyüdü, büyüdü…,
Ayılmayan bedenler artık itiyordu birbirini…
Sinirine hakim olamayan kadın sevdiği adama bir tokat attı.
İşte her şey böyle başladı;
Bu gece böyle bitmemeliydi diye düşündü…
Kadın giyindi, hiçbir şey demeden kapıyı çarptı ve arabasına binip gitti.
Ağlıyordu arabasını kullanırken hıçkıra hıçkıra,…
Oysa ne güzel bir gece yaşamışlardı…
Adam dolaptan bir şişe şarap açtı, koydu kaderini o kadehin içine…
Kaderi adeta kadehinin içinde çırpınıyordu sessiz sessiz...
Bir kadeh,...
Bir kadeh daha…
Artık yaşamak istemediğini düşündü..
Son bir kez sevdiğinin sesini duymak istedi,
Ve aradı hayatının anlamını…
Aradı, aradı ama açılmadı o telefon..
Ve cep telefonuna yazmaya başladı..
“Seni Seviyorum,
Artık "Sensiz Yaşamak İstemiyorum"…
Telefonun tuşuna bastı umutsuzca….
Gönderdi umutsuzca,...
Ecza dolabından aldığı hapları avucuna boşalttı…
Yuttu yaşamının bütün ağırlığını ruhunun derinliklerinde…
Yatağına uzandı...
Artık ölümün gelip kendisini alıp sonsuzluğa götürmesini beklemeye başladı…
Hiçbir şey düşünmüyordu,
Yaşamındaki hataları, mutlulukları, kötü anıları düşündü bir bir...
Bıraktı kendini ölümün soğuk kucağına…
Sessizce…
Hastanede açtı gözlerini,
Soğuktu, çok ama çok soğuk…
İçi tir tir titriyordu…
Sevdiğine attığı telefon mesajı hayatını kurtarmıştı…
Üzüntüden zaten uyumayan ve mesajı alan sevgilisi önce hastaneyi daha sonra polisi aramıştı.
Bunu bekliyordu,
Çünkü biliyordu kendisini çok sevdiğini ve dediğini yapacağını.
Kapı polis tarafından kırılmış ve yatağında baygın yatan adam kurtarılmıştı…
Artık ambulans hastane yolundaydı..
Midesi yıkanan ve polis tarafından ifadesi alınan genç adam evindeydi artık.
Sarıldı kendisini kurtaran sevdiğine hasretle…
Umutlarının içindeydi yine ve hayallerinin.
Gözlerinden gözyaşları damlalar halinde dökülmeye başladı.
Sevdiğine baktı ve
“Seni Çok Seviyorum” dedi.
Baktı ağlayan erkeğine,...
“Sende Benim Aşkımsın, Hayatımın Anlamı Sensin"
Ve gözyaşları birbirine karıştı…
Bedenleri ve ruhları artık sevişiyordu,
Sevgileri ise bir nehir gibi akıyordu
Uzaklara sessizce...
O güzel maviliklere doğru özlemle...