Bir süre önce öğretmen ve gazeteci dostlarımla Bodrum’a giderken, yol üzerinde bulunan Bafa Gölü kıyısındaki Kapıkırı Köyü’ne gittik. Kapıkırı, antik mitolojide Selena Efsanesi’nin geçtiği yer. Köyün eski adı ise Herakleia…
Selena Efsanesi…
Bafa Gölü kıyısında bulunan şimdi Beşparmak Dağları olarak bilinen Latmos Dağı eteklerinde bir çoban yaşarmış. Bu çoban bir gün koyunlarını otlatmaktan yorgun düşmüş ve bir ağacın altında uyumaya başlamış. Ve bu sırada Zeus’un kızı Selena onu görmüş ve bir anda bu çobana aşık olmuş. O ölümsüz, çoban ise ölümlüymüş. Babası Zeus kızının aşkını anlamış anlamasına da çoban ölümlü olduğu için bu aşka karşı gelmiş.
Selena babasına çobanı çok sevdiğini defalarca söylemiş, ama Zeus hep karşı çıkmış. Bir gün çoban yine yorgun düşüp uyuduğu bir gün onu gelmiş ve dudağından öpmüş. Babası da bunu görmüş ama belli etmemiş çok sevdiği kızı Selena’ya.
Selena babasına çobana aşık olduğunu, ölümsüzlüğünü almasını ve ölümlü olarak çobanla evlenmek istediğini belirtmiş.
Zeus sadece bir yol olduğunu, bunun da çobanı ölüm uykusuna yatırmak olduğunu söylemiş. Selena babasının bu teklifini kabul etmiş.
Çoban ölüm uykusuna yatmış. Selena ise hala ölümsüzmüş. Çobanın ruhu gökyüzüne çıkmış ama Selena’ya dokunamamış bile.
Babası oyun oynamış güzeller güzeli kızı Selena’ya, yani sözünü tutmamış.
Şimdi her yıl Haziran’ın 15’inde Selena gökyüzündeki dolunayın içine girermiş ve Bafa Gölü’ne bir damla gözyaşı akıtırmış.
Ve Bafa Gölü, Selena’nın gözyaşı ile hırçınlaşır ve o yaz gününde dalgalarla dolu olurmuş.
Bafa Gölü kıyısında oturan Karyalılar, İyonyalılar ve diğer medeniyetler efsaneyi dilden dile anlatmış ve bu efsane günümüze kadar gelmiş.
Onurlu Bir Anadolu Kadını
Öğretmen ve gazeteci dostlarımla hafif yağmurlu bir havada Bafa Gölü kıyısında gezerken ineklerini otlatan yaşlı bir kadın gördük. Öğretmen bir arkadaşım eşi onunla sohbet etmeye başladı. Yaşlı kadın köyde kimsesinin olmadığını, eşinin öldüğünü, çocuklarının ise çeşitli şehirlerde olduğunu, yapayalnız kaldığını söyledi. Üstü başı yamalıydı bu yaşlı kadının ve inanmazsınız elindeki şemsiye de yamalıydı. Hayatımda ilk kez yamalı bir şemsiye görmüştüm.
Hepimiz yaşlı kadının içinde bulunduğu duruma çok üzüldük. Kadına para vermek istedik ve kadın ise bize unutamayacağımız hayat dersi verdi.
Yaşlı kadın; “Ben yoksul olabilirim, hiç kimsem de olmayabilir, evet elimdeki şemsiye de yamalı, karnım aç, evim virane de olabilir. Ama ben Anadolu kadınıyım. Kurtuluş Savaşı’nda cepheye mermi taşıyan yine bendim. Canımdan çok sevdiğim eşimin ölümünün ardından yıllarca gözyaşı döken de. Gelin kızlarımın ardından ağlayan yine bendim. Bana acımanız beni kırdı. Buradaki bütün kadınlarımız hep aynıdır. Biz Anadolu Kadınları Onurluyuz. Onurumuz için gerekirse canımızı veririz” dedi.
Ve su içen ineklerini, sırtında çalı çırpı yüklü eşeğini de alarak yavaş yavaş oradan uzaklaştı.
Yaşlı kadın gittikten sonra çevrede bulunan köylülere kadının kim olduğunu sorduk. Amacımız onu evinde ziyaret etmekti. Bu kadını kimse tanımıyordu . Çevre köylerden de değildi. Bu kadın hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuştu. Ben bu yazıyı yazarken zaman zaman ellerim titredi. Belki biraz hayalciyim ama acaba bu yaşlı kadın efsanede geçen Bafa Gölü’ne gözyaşlarını akıtan fedakar Selena’nın dünyayı ziyaret eden aşk yüklü kalbinin sıradan bir insan görünümlü yansıması mıydı ? İnanın yıllardır aklıma geldiği zaman bunu düşünüyorum.
İşte Anadolu’nun Onurlu Bir Kadını ve Selena Efsanesi…