Yıllar saçlarını ağartmıştı, yüzündeki derin çizgiler iyi ya da kötü günlerin izlerini taşıyordu.
Ama kaderin kötü oyununun kurbanı olmuştu.
Yaşam ondan intikamını çok kötü bir şekilde almıştı.
İzmir’in ünlü işadamlarından birisiydi..
Saygınlığı büyüktü. Parası da vardı itibarı da.
Ama tek eksik bir şey vardı. Paranın her şeyi ve herkesi satın alamayacağını bilmiyordu.
Buca Cezaevi’nin soğuk demir kapılarından içeriye girerken gözünden birkaç damla yaş boşandı.
Düşündü ve içinden kendi kendine ; “Ben bunu hak ettim” dedi.
Gizli Kamerayla Çekilen Görüntüler
Parası çok olan ancak çevresi tarafından hiç sevilmeyen bu işadamı insanları hep et ve kemik yığını olarak görüyor işyerinde çalışan elemanları da dahil herkese kötü davranıyordu.
Eşiyle de arası iyi değildi. Eşi Alsancak’ta bulunan evlerini terk etmiş ve oğluyla birlikte annesinin evine dönmüştü. Boşanmayı düşünüyordu.
Her şey soğuk bir kış günü başlamıştı.
Sabah fabrikasına gelen işadamı sekreterine telefonla kimseyi bağlamaması talimatını verdi ve çok iyi bir şekilde döşenmiş işyerindeki özel odasına geçti.
Bilgisayarını açtı ve şifrelediği “Özel Dosya
Lüks bir otel odasında çekilmişti bu görüntüler. İşadamı yabancı uyruklu bir kadınla buluşmuş ve içkiler içilmiş ve daha sonra yatağa geçilmişti. Ama işadamı o kadının kendisine karşı düzenlenen kötü bir oyunun piyonu olduğunu bilmiyordu.
Bir çete bu işadamının kadınlara olan düşkünlüğünü tespit etmiş ve otel odasında gizli kamerayla çekilmiş görüntülerle şantaj yapmaya başlamıştı. Ya bu görüntüler basına sızdırılacak ya da büyük miktarda para verecekti. Bilgisayarın başındaki işadamı görüntüleri izlerken bunu düşünüyordu.
Telefondaki ses görüntülerin karşılığında belirlenen adrese parayı getirmesini istemişti. İzmir’in tanınmış bu işadamı bir gün önce parayı bir çantaya koymuş ve parayı teslim edeceği saati beklemeye başlamıştı.
Saatler hızla ilerliyordu. Akşam oldu ve işadamı hazırlanmaya başladı...
Şantajcıyla Konak’ta buluşulacak ve görüntülerin bulunduğu CD karşılığı içi para dolu çanta teslim edilecekti.
İşadamı aracıyla Konak’a geldi ve bir park yerine girdi. Torpidoyu açtı ve ruhsatlı silahını beline koydu. Kendisine söylenen kafeye girdi ve boş bir masaya oturdu. Birkaç dakika sonra genç bir adam geldi ve o da masaya işadamının karşısına oturdu.
-“Para hazır mı? “ dedi genç adam
.-“Para hazır ama ben nerden bileyim bu görüntülerin bir kopyasının olup olmadığını” dedi işadamı.
-“Bize güvenmek zorundasın. Kopyası yok ver parayı al CD’yi” dedi şantaj çetesinin elemanı. İşadamı bunun üzerine içi para dolu çantayı verdi ve seks görüntülerinin olduğu CD’yi aldı.
Değiş tokuş yapıldıktan sonra çetenin elemanı masadan kalktı. İşadamı elindeki CD’ye baktı.
Ne hale gelmişti.
Bir hatasını daha parayla ödüyordu.
Ama yanılıyordu.
Çete bu görüntülerin kopyasını yapmış ve şantaj yaparak işadamından sürekli para istemeye başlamıştı. Artık buna bir son vermeliyim diye düşünmeye başladı. Artık çeteyi de tanımıştı.
Her seferinde işyerine başka bir kişi geliyor ve para alıp gidiyordu. Polise olayı anlatmayı düşünüyordu ama sonra bundan vazgeçti.
Bu işi ben bitirmeliyim diye düşündü.Tahmin edeceğiniz gibi işyerine son kez gelen çete elemanını kurşun yağmuruna tutarak öldürdü. Olayı öğrenen polis yaptığı operasyonlarla çete elemanlarını ve çetenin kullandığı hayat kadınlarını yakaladı.
Bu olay gazetelerde günlerce manşet oldu.
Öğrendiğime göre yıllarca cezaevinde yatan bu işadamı şimdi Amerika’da yaşayan oğlunun yanında, eşi ise boşandıktan sonra Bodrum’a yerleşti.