Her şey bir kış günü başladı…
İzmir’de hava çok soğuktu, ağaçların yaprakları yoktu,
Çırılçıplaktı ağaçların dalları,…
Kuşlar bile üşüyordu,…
Gökyüzü renksiz ve donuktu…
Soğuk ve günün kapkara olduğu bu günde pencereden bakan yaşlı kadın ise ağlıyordu,…
Hıçkıra hıçkıra ağlayan bu kadının gözleri yoldaydı, belki canından çok sevdiği kızı Hicran eve dönecekti.
O geldiğinde onu öpüp koklayacak, sevinç gözyaşlarıyla ısıtacaktı yavrusunu…
Hicran yaklaşık bir aydır kayıptı.
Lise son sınıfta okuyordu Hicran…
Okulda dersleri iyiydi, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından çok seviliyordu.
Babası iki yıl önce kanserden vefat etmişti Hicran’ın.
Çok sevdiği babasının ölümüne hala alışamamıştı, rüyalarında görüyordu babasını…
Evin tek kızıydı Hicran.
Hayalleri, umutları vardı…
Bazen gökyüzündeki bulutlara bakarak hayaller kuruyordu, sanki bulutların arasından çıkacak gibiydi canından çok sevdiği babası…
Hayaller ve umutların uçuştuğu o acı dolu günlerde Hicran’ın karşısına bir genç çıktı.
Askerden yeni gelmişti ve bir arkadaş toplantısında tanışmışlardı.
Birbirlerini deli gibi sevdiler.
Hicran hayaller kurduğu bulutların üstünde hissediyordu kendini,
“Aşk ne güzel şey” diyordu.
Ama bilemezdi bu çok sevdiği genç yüzünden başına gelecekleri…
Bu gençte seviyordu Hicran’ı hem de çok seviyordu, ama birkaç ay sonra sevgisi yerini sevgisizliğe bıraktı…
Hicranın telefonlarına bile çıkmıyordu, aramıyordu…
Ne olmuştu?
Hicran geceler boyu uyuyamıyordu, derslerini ihmal etmeye başlamıştı…
Arkadaşları ve öğretmenleri ondaki bu değişikliği gözlemliyorlardı.
Hicran’ın en yakın arkadaşı Saadet’e bütün ısrarlarına rağmen bir şey söylemedi Hicran anlatamadı içindeki fırtınaları çok istedi ama yapamadı….
O gençle bir gün birlikte olmuşlardı…
Genç kızlığını vermişti o gence, onu istemiş güvenmiş ve birlikte olmuştu…
Ve o genç artık telefonlarına bile çıkmıyordu, aramıyordu…
Annesinin yüzüne nasıl bakacaktı…
Hayalleri, umutları umutsuzluğa dönüştü…
İntihar etmek ve evden kaçmak düşünceleri arasında gitti geldi Hicran…
Çok düşündü ve tek çarenin evden kaçmak olduğuna karar verdi…
Evinden kaçtı Hicran…
İstanbul’da yaşayan teyzesine gitti ve annesinin bundan haberi olduğunu söyledi.
Teyzesi Hicran’ın çok üzgün olduğunu ve bir sorun olduğunu anladı…
Bir gün Hicran’ın annesini aradı ve kızını merak etmemesini kendisinde kaldığını söyledi…
Ama Hicran bunu öğrendi ve teyzesinin evini terk etti…
Annesi ve teyzesi hemen polise Hicran’ın kayıp olduğunu bildirdiler…
Anne ve teyze Hicran’dan iyi bir haber beklerken polis ise genç kızı aramaya başladı…
Artık İstanbul sokaklarında yalnızdı, çaresizdi, parası da azalmıştı…
Kurtlar sofrası İstanbul’da hayallerinin çaresizliğinde paramparçaydı…
Ucuz bir otel odasında kalıyordu…
Babasının kendisini almaya geleceğini söyledi otel görevlisine..
Sadece İzmir’e dönüş parası kalmıştı…
Ya kendini İstanbul’un acımasız kollarına bırakacak ya da annesinin yanına dönecekti…
Sabaha kadar uyumadı…
Ve kararını verdi, İstanbul’da hayallerinin arasında yok olmaktansa evine dönmeye karar verdi…
İzmir’e geldi …
Evlerinin bulunduğu sokağa girdi, ve oturdukları eve baktı…
Annesi penceredeydi…
Anne hemen kapıya koştu ve kızına kapıyı açtı.
Sevinç çığlıkları ve gözyaşları birbirine karıştı…
Bir genç kız hayalleri, karşısına çıkan ve sevdiğini söyleyen bir genç, genç kızlığını kaybetmesi, evden kaçması, İstanbul’da zor geçen günler ve eve dönüş…
Hicran gibi hayallerinin arasında kaybolan o kadar çok genç kızımız var ki,…