Mayıs ayı içerisinde gerçekleşen 2 turlu Cumhurbaşkanlığı veya yeni adıyla Devlet Başkanlığı seçimlerini irdelediğimizde, müthiş bir taktik savaşı izledik. 2 adayında kazanmaya yönelik manevraları, halk tarafından dikkatlice incelendi ve oyu ile ilgili karar vermesini sağladı.
Sanırım bu seçimlerde halk, “kullandığı oyun kıymetini” anlaması adına büyük bir kazanım elde etti.
Türkiye’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile başlayan Cumhurbaşkanlığı sürecini, Rıdvan Akın’ın çalışmasından alıntılar ile size bir önceki yazıda aktarmıştım. Yine bu çalışmanın devamında yer alan ve “ikinci adam”, “Milli şef” olarak anılan İsmet İnönü dönemini kısaca özetlemek isterim.
Hatay sorununu çözmek üzere gittiği seyahat sonrası hastalığının artması üzerine, siyasi çevrelerde Atatürk’ün yerine kimin geçeceği konuşulmaya başlamıştı. Fevzi Çakmak, bir grubun istediği aday olsa da, Anayasaya göre TBMM tarafından seçilecek kişi, Meclisin üyesi olması gerekiyordu.
Başvekaletten azledildiği tarihten, 11 Kasım 1938 tarihine kadar siyasi inzivada olan İnönü yerine, Türkiye’yi Celal Bayar yönetmişti. İsmet İnönü son derece çalkantısız, sorunsuz olarak TBMM tarafından yani Cumhuriyet Halk Partisi oylarıyla seçilmiş ve Türkiye’nin ikinci Cumhurbaşkanı olmuştu.
Aralık ayında yapılan Parti kurultayı sonucu; “Parti Genel Başkanı” ve “Devlet Başkanı” olarak iki ünvanıyla görev yapsa da, parti içinde güçlü muhalifleri vardı. İlk olarak küskünlerle temasa geçti. Parti içi ve dışında siyasal gücünü pekiştirecek önlemler aldı.
Düzenlediği bir resepsiyona Halide Edip, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Adnan Adıvar, Ali Fuat Paşa, Kılıç Ali, Tevfik Rüştü Aras, Şükrü Aras ve 1.Ordu komutanı Ali İhsan Sabis gibi hasım veya muhalifleri davet ederek barış siyaseti ile kendini güçlendirdi.
Türk istiklal harbinin önemli askeri önderlerinden olup sonradan Terakkiperver hareketine katılan, Mustafa Kemal ile yolları ayrılmış Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele’nin sistemin içine alınması, Rauf Orbay’ın İstiklal Mahkemesinde alınmış hapis cezasının iptal edilmesi gibi dargınlıkları kaldırması olumlu hava estirmişti.
Ancak bazı tasfiye hareketleri de halk üzerinde farklı anlaşılıyordu. İmpex, Denizbank, Satie kurumlarında yaşanan yolsuzluklar ve Refah gemisi tazminatları nedeniyle mülki idarede yapılan emekliye ayırmalar ilginç örneklerdi. Celal Bayar hükümetini sarsan bir başka yolsuzluk olayı da; Dışişleri Bakanlık mühürünün taklit edilerek, İspanya hükümeti adına Kanada’dan uçak alım teşebbüsüdür. “König” olayı diye bilinen bu olaylar sonrası Celal Bayar hükümeti Ocak 1939 da istifa kararı almıştır.
Yasama ve Yürütme ilişkileri konusunda TBMM’nin Hükümet üzerindeki denetimi, CHP’nin hükümete hakimiyeti yerine, Devletin Parti’ye hakimiyetine dönüşmeye başlamıştır. İsmet İnönü bu sorun için bazı denetim erkleri gelişmesi gerektiğine karar vermiştir.
1939 da tekrar Cumhurbaşkanı seçilen İnönü’nün, eğitim konusunda 1940 Nisan’ında kanunlaşan Köy Enstitüleri kararı, bugün bile birçok kesim tarafından takdir edilen bir uygulama olarak bilinmektedir. Ancak ne olduysa 1945 yılına gelindiğinde, okullar ve diğer yapıların köylülerce yapılmasının gerekliliği enstitü konusunda “kopukluk” oluşturdu.
2. Dünya savaşı döneminde, savaşa girmesek te, Türkiye’nin tüm kaynaklarını elverişli kullanmak adına başvurulacak yöntemleri içeren “Milli Korunma Kanunu” devreye alınmıştı. Savaş döneminde fiyatlar üzerinde devletin denetimi azalınca, büyük servet sahibi insanlar oluşmuştu. Kamu/bütçe açıklarını kapatmak, emisyon hacmini azaltmak için servetleri vergilendirecek “Varlık Vergisi Kanunu” devreye girdi.
Varlık vergisi ile kentliden alınan gelire ek olarak tarım sektöründen de vergi almak üzere “Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu” çıkartılarak bütçeye kaynak aktarılmak istenmişti. Bu kanunla; Cumhuriyet kurulurken kaldırılan “AŞAR VERGİSİ” yeniden getirilmiş oldu.
İsmet İnönü’nün 2. Dönemi olarak adlandırılan 1946-1950 döneminde, alışılmış şeylerin dışına çıkılmaya başlanmıştı. CHP grubu Meclis toplantısı öncesi yaptığı grup toplantısında, söz alanlar hükümeti işleyişi eleştirir ama grup toplantısından çıkıp, Meclise girdiklerinde bütünlüğü bozmadan kanunların çıkışı için görevlerini yerine getirirdi. Ta ki, 1945 Bütçesine gelen ret oylarına kadar…
Bütçeye ve Saraçoğlu hükümetine gelen 7 ret oyunun sahipleri, Demokrat Parti çekirdek kadrosunu oluşturanlardı. Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuat Köprülü, Hikmet Bayur ve Emin Sazak Türkiye’nin çoğulculuğa giden yolda, ülkenin liberalleşmesi için Önerge hazırlamışlardı.
Ocak 1946 da kurulan Demokrat Parti, açık rejim koşullarında CHP ile yarışacak ve galip gelecekti. Türk siyasi literatüründe şaibeli seçim iddiası yaygın olsa da, Temmuz 1946 seçimlerinin başarıyla yapılmış olması Türk demokrasisi için anlamlıdır. Buna karşın en önemlisi 14 Mayıs 1950 seçimleridir.
CHP’nin seçimi kaybetmesi karşısında, sonucun iptal edilmesi, iktidarın verilmemesi yönünde taleplere İnönü kulaklarını kapatmış ve gereğini yapmıştır. Ülkenin daha demokratikleşmesi adına işlevsel davranarak, ülkenin yönetiminin Celal Bayar’a geçmesini sağlamıştır.
Asker olarak ülkemize büyük hizmetler veren İsmet İnönü’nün siyasi hayatında da katkıları büyüktür. Her siyasi hakkında olduğu gibi İnönü içinde olumsuz düşünenler olacaktır. Ama İsmet İnönü’nün Türkiye Cumhuriyet tarihindeki yerini değiştirmeyecektir.
Zafer Bayramını kutladığımız bugün, vatanımız ve şanlı bayrağımız için şehadete eren tüm şehitlerimizi minnetle yad ediyor, Allah’tan rahmet diliyorum.