Amerika Birleşik Devletleri kendi kısa tarihinin dışında, Avrupa tarihi ve diğer ülkelerin tarihini öğrenmek adına, üniversitelerinde oldukça yoğun akademik araştırmalar yaptırır. Özellikle New Jersey eyaletinde kurulmuş olan, “ABD’nin en eski dördüncüsü” ünvanlı Princeton Üniversitesinin Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyet tarihi çalışmaları ilgi çekicidir.
Yapılan tüm araştırmalarda kapsamın genişliği ve yazarların çeşitliliği göze çarpar. Bu durum gittikçe daha da genişleyerek devam etmektedir. 1940’lı yılların ortalarında, Osmanlı araştırmaları programının kurulmasında emeği geçen Walter Wright, Osmanlı ve modern Türkiye ile ilgili bir çok kitap yazan Lewis.V. Thomas ve Romanyalı Kemal Karpat bunlardan bazılarıdır.
Princeton Üniversitesi kadrolarına katılan yeni araştırmacılarla önemli mesafeler alınmıştır. İsmet İnönü ve dönemini incelediği araştırması ile tanınan John M. Vander Lippe gibi Atatürk Osmanlı ve Modern Türk araştırmaları profesörü olan Heath Lowry Osmanlının ilk yıllarına ait ciddi araştırmalar yayınlamıştır.
Osmanlı - Türk tarihi ile ilgili makaleler ararken Google bana tarihçi bir şahsı ve onun çalışmalarını tanıma fırsatı verdi. Tarihçi Yazarın 2011 yılında Princeton Üniversitesinde “Bir Entelektüel Biyografi” adıyla yayınladığı 296 sahifelik Atatürk kitabı, bir anlamda Jön Türk hareketini anlattığı çalışmalarının devamı niteliğindeydi.
Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu, Princeton Üniversitesinde görev yaparken yayınladığı Genç Türkler içerikli 2 cilt kitabında İttihat ve Terakki Partisi liderlerinin özel yazışmaları dahil, bir çok ülkeden edindiği belgelerle birinci kitabında 1889-1902, ikinci kitabında 1902-1908 dönemine ışık tuttuğu görüldü.
“Atatürk, bir entelektüel biyografi” adlı kitabı için Jön Türk hareketinin sonrasıyla bağlantılıdır dememin sebebi; Hanioğlu’nun bu kitabını yorumlayan ve karşı tezler sunan Feroz Ahmad’ın “Hanioğlu’nun bu kararı belirli bir mantık içermektedir; zira Mustafa Kemal her şeyden evvel Jön Türk hareketinin ürünüydü ve genellikle de bu yönüyle tanınmaktaydı.” sözleriydi.
Hint kökenli Amerikalı ve Türk tarihçi Feroz Ahmad, Hanioğlu’nun kitabı için eleştirilerini sıralarken, Atatürk için bir entelektüel sıfatını kullanmasını irdeleyerek, “Atatürk’ün hayatı boyunca okuduğu ciltler dolusu kitaplara, kitaplarda altını çizdiği yerlere, koyduğu özel işaretlere, sorulara, sayfa kenarlarına koyduğu notlara ve kitapların içine yazdığı kişisel mütalaalara dayanmaktadır.” diye yazmıştır.
Atatürk’ün bunca savaş ortamında kitap okumaya vakti olup olmadığı, Mahmut Esat Bozkurt’un yazdığı Atatürk İhtilali: Türk İnkılabı Tarihi Enstitüsü Derslerinde başlıklı kitabında; Mustafa Kemal’in bir yandan milli mücadeleyi sürdürürken, sonra da yeni Cumhuriyeti kurarken okumaya vakit bulmuş olabileceğini ortaya koymuştur. Bu konuya kitabında yer vermeyen Hanioğlu’na, kitabı yorumlamasında eleştiriler getirmeye devam etmiştir.
Ali Fuat Cebesoy’un hatıralarından alıntı yapan Hanioğlu’na göre, Atatürk 1907 yılında Osmanlı İmparatorluğunun kendini gönüllü olarak tasfiye etmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bu sözlerin Atatürk’e yakıştırılmış olduğunu düşünen Ahmad, “Ancak hiç kendi kendini tasfiye eden İmparatorluk görülmüş müdür?” diye sormadan edememiştir.
Hanioğlu kitabının 3. Bölümünde Atatürk’ün İslam dinine bakışını incelemiş ve hatta vardığı sonuçta “… bilim ilerlemeyi teşvik etmiş, buna mukabil din ilerlemeyi engellemiştir” düşüncesini yazınca, kitabı yorumlayan Ahmad, “Atatürk -Aydınlanma- ideallerine inanmıştı; akılcılık, eleştirel tahlil ve araştırma özgürlüğü… Yaratmaya çalıştığı modern Türkiye’nin de bu idealleri benimsemesini istemekteydi.” diyerek karşı tez sunmuştu.
Ahmad’a göre “İslamın yeniden akılcı ve bilimsel olması için reform yapılmasını istiyordu.” dediği Atatürk’ün 1925 yılında Kastamonu konuşmasını referans göstererek “Atatürk’ü mitolojik unsurlardan arındırmaya çalışan Hanioğlu, gerçekleri de değiştirebilmektedir.” diyerek yazarın fikirlerine katılmadığını belirtmiştir.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde “Oportünist”, “Pragmatik” gibi nitelemeler üzerinden kavramlarda anlaşamayan yazar ve kitabını yorumlayan yorumcu, Kadın hakları ve Cumhuriyetin kadına bakışı konularında da ters düşmeye devam ettiler.
Aramızdan ayrılalı tam 1008 ay 21 gün, başka deyişle 30.681 gün, yani tam 83 yıl geçti. Şimdi size soruyorum, Cumhuriyetimizin kurucusu, önderimizi, onun devrimlerini, ilkelerini ne zaman ortak bir anlayış ile öğrenip mutabık kalacağız? Onu nasıl anlayacağız?
“Beni anlamak demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.” Mustafa Kemal Atatürk
“Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikat-ı medeniyettir.” 30 Ağustos 1925 Kastamonu