Bugün, bundan bir Asır, yani tam 100 yıl önce, emperyalist ülkeler ve onların maşası olarak davranan Yunan askerlerini İzmir’den, dolayısıyla ülkemiz topraklarından kovuşumuzu kutluyoruz.
Türk halkı, önderimiz Atatürk’ün verdiği moral, motivasyon ve sahip olduğu üstün askeri strateji yeteneği sayesinde zor olanı başarmıştı. Yunanlıların “arkalarına bile bakmadan” İzmir’i terk edişleri, 30 Ağustos büyük zaferin son hamlesiydi.
Küresel odaklar mı dersiniz? Dış güçler mi dersiniz? Emperyalist düşmanlar mı dersiniz? Bu gözü dönmüşlerin bizimle hesapları hiç bitmedi maalesef… O günden, bugüne sürekli olarak geliştirdikleri projelerle, bizi yok etmek için uğraştıkları gerçek bir vakadır.
İngiliz-Fransız ve Amerika Birleşik Devletleri üçgeninin Mustafa Kemal’e karşı darbe girişimleri, daha sonrasında İsmet İnönü tarafından 1939 yılında ABD ile imzalanan “Eğitim anlaşması” projelerinin hayata geçmesi için attıkları ilk adımlardır.
Türk halkının en çok sorduğu sorulardan biri olan “Türkiye’yi kim ya da kimler yönetiyor?” sorusunun cevabı; aslında çok bilinen bir cevaptır… Proje sahiplerinin emellerine ulaşma gayretleri, 2. Dünya savaşı sonrası “Askeri anlaşmalarla” devam etmeye başladı.
Rahmetli Adnan Menderes ve Celal Bayar döneminde Türkiye için “Küçük Amerika” “Amerika’nın 52. Eyaleti” olma yakıştırmaları da, projelerin hayata geçmesi için hazırlanmış taktiklerdi. Kuzey Atlantik Paktı “NATO” üyesi olup, Askeri ve sivil istihbarat paylaşımlarında bulunmamız ise, ekmeklerine yağ sürmekti.
Bağımsızlık mücadelemiz dış (ABD) destekli Askeri darbelerle hep durduruluyordu. Bağımsızlığı arzulayan asker sayımız arttıkça, darbe planlarını sivil destekli sürece taşıdılar. Kendilerini Liberal olarak adlandıranlar mı ararsınız? Demokratım diyen mi ararsınız? İslamcı olduğunu söyleyen mi ararsınız? Bütün bunlar gibiler, gerektiğinde çağrılmak üzere eğitildiler, önemli yerlerde görevli kılındılar.
Batılılar hiçbir zaman; bizi küçültüp, ayrıştırmak ve eyaletlere bölme sevdalarından vaz geçmediler. Dindar, çağdaş, liberal, entel, aydın, materyalist, muhafazakâr, milliyetçi görünen sahtecileri kullanarak amaçlarına ulaşmak istediler.
Ortaya çıkan Wikileaks belgelerini okudukça, şaşkınlığınızın artacağını biliyorum. ABD’nin çıkarlarına aykırı davranan Türk subaylarının adları tek tek açıklanmıştı. ABD büyükelçisinin bu Generallere karşı alınması gereken önlemleri hayrete düşürücüydü!
15 Temmuz 2016 bütün bu projelerin daha net anlaşıldığı ve Türk halkının bilinçlendiği bir dönem olmuştur. 1922 yılında ki gibi sadece silahla bizim üzerimize gelen düşman yoktur artık. Farklı seçenekleri uygulayan, sinsice hareket eden, bizi içeriden yıkmaya çalışan önemli bir güç ve maalesef içeride onların bu oyununu göremeyenler var olmaya devam etmekte.
Bu konuda daha bilinçli olmak zorundayız. Bu oyunlara gelmemek için, tarihimizi iyi bilmemiz, gelişmeleri iyi takip etmemiz, sosyal medya da okunanları doğrulamamız ve hepimizin kardeş olduğunu unutmamamız gerekmektedir. Türk halkı olarak, tarihimiz boyunca kararlılıkla koruduğumuz varlığımız ve bekamız için kurulan tüm tuzaklara karşı duyarlı olmalıyız.
“Bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen bir liderin yolunda, bu kararlılıkla yürümemiz gerekir…