Alanya müzesini gezenler mutlaka hatırlarlar. Bir kadın ve erkeğin yanak yanağa tasvir edildiği ostotek parçası oldukça manidardır. Erkeğin, kadının birbirinden ayrılmazlığını, sevginin daima var olduğunu nasıl da güzel anlatır.
Kadın ve erkeğin bir bütün olduğunu en güzel anlatan sözün sahibi de bizden biridir…
Biri, kadın için “yarım” demiş.
Evet doğrudur.
Kadın yarımdır, “Benim diğer yarım!”
Sabahattin Ali
8 Mart günü tabii ki çok özeldir. Annemiz, kız kardeşimiz, eşimiz ve tüm kadınlarımızın bu özel gününü kutlayarak, onların bizler için ne kadar kıymetli olduklarını, bir kez daha hatırlamış oluyoruz.
Ancak bugünlerde üzerine her zamankinden daha fazla sorumluluk alan, çocuklarını sırtlamış, savaş alanından uzaklaştırma gayretinde bulunan kadınların görüntüleri, içimizi parçalıyor maalesef. Nereye gideceklerini bilemeden, çocuklarını koruma güdüsüyle komşu ülkelere sığınmaya çalışıyorlar.
Buna karşın, erkekler vatanlarını korumak için hayatlarını ortaya koyuyorlar. Silahı olanlar silahıyla mücadele verirken, silahı olmayanların ellerinde ülke bayrağı, işgalci tankların/askerlerin önüne çıkışları ibretlik görüntülerdir.
Sosyal medyada “Ahir ömrümüzde neredeyse “uzaylı istilası” hariç her şeyi gördük.” Yazılı bir paylaşım beni gülümsetti ve düşündürmeye başladı. İnsanları öldüren salgın hastalıklar, deprem, sel gibi tabiat olayları ve tabii ki savaşlar… Gerçekten yaşadığımız süreçte neler görmedik ki?
Konu savaş olunca; bunca sıkıntılı ortamdan sizi uzaklaştıracak, belki de çok bilinmeyen bir savaş hikâyesi aktarayım sizlere.
Yıl 1912, İngilizler Hindistan’ı işgal ederler. Hindistan kralı Osmanlıdan yardım ister. Yıllardır savaş içerisinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamak adına, 350 kişilik bir askeri birliği gemi ile Hindistan’a gönderir.
Yolculuk esnasında hastalanan 20 Osmanlı askeri şehit olurlar. Kalan 330 asker Hindistan’da İngilizler ile savaşırlar. Ancak mühimmatı kısıtlı olan askerler, İngilizler karşısında yenilirler. Sağ kalan 40 kadar askerimiz esir düşerler.
Esir askerler, savaş sonrasında İngilizler tarafından gemilerde çalıştırılırlar. Gemilerden bir tanesi Avustralya’ya yanaştığı sırada esir 2 asker gemiden kaçmayı başarırlar. Avustralya’da yaşamlarını kurarlar ve biri baba mesleği olan dondurmacılık, diğeri de kasaplık yapmaya başlar.
1918 yılında Avustralya, Çanakkale savaşı için Türkiye’ye asker gönderir. Bunu duyan iki Osmanlı bir araya gelir ve durum değerlendirmesi yaparlar. “Biz Osmanlı askeriyiz ve Avustralya’da yaşıyoruz. Avustralya devleti bize savaş açmış, bizi işgal etmeye kalkışıyor. Öyleyse biz de onlara savaş açalım.” derler ve bir mektup kaleme alırlar.
Sayın Avustralya Başkanı ekselans hazretleri,
Biz iki Osmanlı askeri olarak ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki, devletimiz Osmanlı’ya Avustralya devleti olarak savaş açmış ve asker göndermişsiniz. Öyleyse, biz de size savaş açtığımızı, bu Osmanlı savaş fermanı ile bilginize sunarız.
İmza: Karahisar diyarından Tarakçıoğlu Mehmet, Karadeniz diyarından Menteşoğlu Abdullah
Sidney’in 250 km uzağında Karlıdağlar denilen bölgede, virajlarda tren raylarını sökerek 3 tren devirirler. 3.tren silah doludur. Silahları alıp bölgede ki 8 karakolu basar ve Avustralya askerlerini öldürürler.
Ne olduğunu bir türlü çözemeyen Avustralya devleti, mektubu hatırlar ve mektubun geldiği bölgeye 250 asker gönderir. İki Osmanlı askeriyle sıcak çatışma başlar ve ikisi de Karlıdağlarda şehit edilirler.
Avustralyalılar “iki Osmanlı askeriyle savaştık” demek zorlarına gitmiş olacak ki, bu kahramanların mezarlarında fotoğraf çekilmesini yasaklamışlar. Hatta bu şehitlere “Hindistan asıllı” diyorlarmış. Oysa Hindistan’da ne Karahisar, ne de Karadeniz diye bölge yoktur.
Hindistan büyükelçiliğinin bir açıklamasından derlenmiş bu hikâyenin doğruluğuna eminim. Çünkü 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs barış harekâtı başladığında, milli duyguları kabarmış bir grup İzmirlinin kayıklarına binip, ellerinde tek kırma av tüfekleri ile Sakız adasına doğru yol aldıklarına, Türk insanının milli duygularına şahit olmuştum.
Son söz: Vatanı için canını veren tüm vatanseverleri saygıyla yad ediyorum.