Kimileri para kazandı futboldan ama biz itibar... Şimdilerde iki top tepip 2-3 kupa kaldırana efsane diyorlar. Bir de yalandan 3-5 laf edip taraftarı tavladın mı tescilleniveriyor bu unvan seninle.
Oysa efsane olmak o kadar kolay mı? Efsane olmak yürek ister adamlık ister, karakter ister, terbiye ister, yetenek ister, onlar da yetmez sevgi ister. Belki cansız bedenlerini toprağa gömebilirsiniz ama mazilerini asla...
Türk futbolunun ve Göztepe'nin unutulmaz kalecisi Ali Artuner de öyle... Artuner, ismi dünya var oldukça, nesilden nesile, kulaktan kulağa bir masal gibi konuşulacak, konuşuldukça daha da yücelecek... Tıpkı, destanlar yazdığı sıfırdan başladığı futbol gibi...
Gazetecilik hayatımın büyük bölümü Göztepe'nin efsane futbolcularıyla birlikte geçti... Göztepe'nin içerdeki dışardaki maçlarını yorumlamak için görevli gidiyorduk. Deplasmanlara aynı arabalarda, aynı otobüslerde, uçaklarda seyahat edip, bazen aynı odalarda kalıp, kader birliği ettik. Gündemimiz tabii ki Göztepey'di.. Göztepe ile yatıyor Göztepe ile kalkıyorduk. O uçsuz bucaksız yolların tek konusu vardı Göztepe....
İşte o efsanelerden birisi de Ali Artuner'di... Müthiş bir insandı. Coşkuluydu yürekliydi mertti. O günleri anlatırken bir başka olurdu. O heyecanı sanki o anlarda yeniden yaşardı. Onu dinlerken tüyleriniz ürperir, kendimizden geçerdiniz. Özü sözü Göztepe ve kader birliği yaptığı takım arkadaşlarıydı...
Ölmeden önce onunla hayatını röportajını yapmıştım. O günden bu günün şifreleri vermişti sanki. Başarı eşittir forma aşkı takımdaşlık, arkadaşlık, sevgi, saygı, çalışmak ve inanmak... Artuner'in hayatı film gibiydi acı keder coşku aşk zafer her şey vardı. Neyse uzatmadan o günleri bir kez daha yad edelim...
Okuldan vazgeçti
Ali Artuner'in Göztepe ve futbol sevgisi öylesine büyük bir sevgiydi ki, onu okuluna ve ailesine tercih etti. Daha çocuk yaşta okulundan kaçıp, Göztepe'nin maçlarına, hatta idmanlarına gidiyor, kalecinin arkasında durup, kaçan topları topluyordu.
Futbola başladığı günleri Artuner şöyle dile getiriyordu: Santraf başladı "Ben Göztepe'nin idmanlarına gelip gidiyordum. O zamanlar Ekrem ağabey vardı. Ondan kaçan toplara plonjon yapıyor, olmadık toplara atlıyordum. Altyapı antrenörleri beni fark etmişler. Bir gün bana "Gel sen de idmanlara çık" dediler. Çıktım. Futbola libero olarak başladım. O zamanki adıyla santraf... Santrfor olan Halil Kiraz da bizde kaleciydi. Baktılar ki, benim fiziğim uygun kaleye geçirdiler. Uzun çalışmaların ardından genç takımda forma giymeye başladım. Ardından genç milli takıma kadar seçildim. Ancak, babam futbola olan ilgimden rahatsızdı. Benim, okumamı istiyordu. Hatta bir keresinde bana çok kızmıştı ve evden kaçıp maça gitmemem için, ayaklarımı kemerle somyaya bağlamıştı. Üstüne üstlük, odanın kapısını da kilitlemişti." Büyük futbolcu O günü hiç unutamadığını söylemişti Artuner ve eklemişti: "Gururuma çok dokundu, ağladım. O gün kendi kendime büyük futbolcu olacağım diye yemin ettim."
Evet, Ali Artuner'in futbolculuk hayatı böylesine sıkıntılarla başlamıştı ama o dediği gibi çok büyük bir futbolcu oldu. Hem de, Türk futbolunun gelmiş geçmiş en iyilerinden birisi...
Türk futbolunun altın Çocuğu, "Moskova Panteri" lakaplı futbolcusu Ali Artuner, futbol yüzünden Namık Kemal Lisesi 2.sınıfta okurken, Milli Takım nedeniyle okulu bıraktı. Dünya şampiyonluğu ardından Artuner'in yıldızı parladı. 5 defa genç, 3 defa ümit, 2 defa da amatör milli olduktan sonra, A Milli Takım'a girdi. 12 yıl A Milli Takım'da 47 defa aralıksız oynadı. 1964-65 yıllarında "Ordulararası Dünya Şampiyonu" olan takımın kalesini korudu. A Milli Takım'da 33 kez kaptanlık yaptı.
Göztepe onunla 1964-65 ve 1965-66, 1966-67 sezonlarında UEFA Kupası'nda "Avrupa" heyacanı yaşadı. İlk turda elendi ama bu o ve onun takım arkadaşları için bir tecrübeydi. Ardından Kupa Galipleri Kupası'nda sarı-kırmızılılar, Ali Artuner'li kadroyla çeyrek finale kadar yükseldi. Destanın mimarlarından 1967-68 sezonunda ise Ali Artuner ve takım arkadaşları bir destan başardı. Sarı-kırmızılılar bir ilki gerçekleştirdi ve tarih yazdı. UEFA Kupası'nda Göztepe, 11 Eylül 1968'de Fransa'nın Olimpique, Yugoslavya'nın Agres Piteşti, Belçika'nın Beograd, F.Almanya'nın Hamburg takımlarını elemiş ve yarı finale çıkan ilk Türk takımı olmuştu. Çeyrek finalde Hamburg'un kupadan çekilmesiyle yarı finale yükselen Göztepe Macaristan'ın Ujpest takımına yenilerek , final kapısından dönmüştü.
Turgay Şeren'in kabusuydu
47 defa A Milli Takım'ın 12 yıl aralıksız formasını giydi Ali Artuner. 33 defa takım kaptanlığı yaptı. O dönemlerde Turgay Şeren ile büyük bir rekabet yaşıyorlardı. O günlerle ilgili olarak da Artuner, şunları anlattı: "Milli Takım'a ilk geldiğimde Turgay, ben ve Özcan ağabey vardı. İlk seçimde Turgay'ı Milli Takım'dan çıkardılar. Ben Özcan ağabeyin yedeğiydim ve onun yanında büyük aşama kaydettim. Daha sonra federasyon yöneticileri Lefter ile birlikte gelip Turgay'ı 50 kez Milli yapalım diye defalarca bana ricada bulundular. Evet, Turgay 50 defa milli oldu ama her maçta yarım saat 15 dakika oynadı. Hiç unutmam. O zaman federasyon başkanı Orhan Şeref Apak bana yine Turgay 15 dakika oynasın diye ricada bulundu. O'nu yedi kez idare ettim ve sonunda isyan ettim. Apak'a (Oynamak istiyorum) dedim. Rusya maçı öncesinde Turgay Şeren odama geldi ve bana (Ne olur, 15 dakika çıkayım oynayayım) dedi. Kabul ettim. Ama bu iyiliği yapmama rağmen, maç sonunda basın mensuplarını yanına çağırarak, (Sakatlandım, ondan çıktım) diye açıklama yaptı. Turgay beni çok kıskandı, hiç çekemedi" dedi.
Başkan Fenerlileri nasıl kovdu
Belçika'nın Anvers, İspanya'nın Atletico Madrit takımı Ali Artuner'i transfer edebilmek için büyük uğraşlar verdi. Ama o canı kadar sevdiği Göztepe'de kalmayı tercih etti. Hatta bir defasında Fenerbahçe'yle prensipte anlaşmıştı ama son anda transfer gerçekleşmemişti.
Artuner, o günü ise şöyle dile getiriyor: "Her yıl zaten, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş takımları ben ve diğer arkadaşlarıma teklifler getiriyordu. Başkanımız Ahmet Sevil ve yönetimi bizlerin Göztepe formasıyla daha da büyüyeceğimizi söyleyerek bizi ikna ediyorlardı. Fenerbahçeli yöneticiler evime kadar gelip, beni kandırdılar. Ben de durumu yönetime bildirdim. Yöneticilerimiz bana (500 bin lira getir, git) dediler. Bu imkansız bir şeydi. Durumu Fenerbahçeli yöneticilere bildirdim. Hemen gel dediler. Gece saat 24.00... Fenerbahçeli yöneticilerle İstanbul'da buluştuk. Beni Can Bartu karşıladı. Fenerbahçe'ye gelirsen hedefine daha çabuk ulaşırsın dedi. 12 yönetici aralarında 500 bin lirayı topladılar ve onlarla birlikte İzmir'e geldik. Ben imzayı attım ve Başkan Ahmet Sevil'in karşısına bu parayla çıktık. Daha sonra beni dışarı aldılar. 5 dakika sonra büyük bir patırtı çıktı. Fenerbahçeli yöneticiler bizim Ahmet Sevil'e "Biz Fenerbahçeliyiz. Parayı bastırır, istediğimiz futbolcuyu alırız" demiş. Ahmet Sevil de, masanın üzerinde duran 500 bin lirayı tekmeleyerek Fenerli yöneticileri odadan kovdu. Fenerbahçe'ye transferim böylece gerçekleşmedi. Ardından Ajax, Cardif, Beograd ve Atletico Madrit takımlarından bana teklifler geldi. Ajax, takımı teknik direktörü Kovaç, yöneticilere günlerce yalvardı. Ama yöneticilerimiz beni bırakmadı. Daha doğrusu ben de takım arkadaşlarımı bırakamadım. Çünkü, biz bir beden gibiydik. Birbirimizden ayrılamazdık. İşte zaten bizim başarımızın sırrı da buydu. Transfer görüşmeleri olduğu zaman biz görüşmeye girmezdik. Koca Kaptan Gürsel Aksel, girer adımıza konuşur, bize imza atmak düşerdi. Sonradan öğrendim. Koca Kaptan en fazla parayı bana yazarmış. (Onun masrafı çok olur) diye. İşte bizim kaptanımız böyle bir kaptandı. Arkadaşlığımız böyle arkadaşlıktı. Milli gururumuz oldu Türk futbolunda tarih yazan ve yarı finale çıkan ilk Türk takımı olan Göztepe'nin kalesini korudu.
Artuner, 1965-66 sezonunda Avrupa Kupa Galipleri Kupası'nda çeyrek finale çıkan takımda da forma giydi. O Milli Takım düzeyinde de, büyük başarılara imza attı. Uluslararası anlamda böylesine büyük bir kariyere sahip olan Ali Artuner'e, dünya basını tarafından "Moskova Panteri" lakabı takıldı. O dönemin muhteşem takımı Sovyetler Birliği, 20 yıl Lenin Stadı'nda hiç yenilgi dahi almamıştı.
O dönemde rüzgar gibi esen Rusya'ya rakip olan Türk Milli Takımı'nın kalesini (16 Ekim 1966) Turgay Şeren, koruyordu. Şeren maçın 5.dakikasında sakatlanınca kaleye Ali Artuner geçti. Moskova Panteri Artuner, 100 bin kişinin izlediği maçta öylesine muhteşem kurtarışlar yaptı ki, takım arkadaşları cesaretlendi. Göztepeli Fevzi ile Altaylı Ayhan'ın attığı gollerle Türkiye maçı 2-0 kazandı. Maç sonunda Rus futbolcular şok yaşarken, Rus Milli Takımı'nın golcüsü Banişevski, "Ben hayatımda böyle bir kaleci görmedim" diyerek Artuner'i tebrik etti. Dünya basını ondan "Moskova Panteri" diye bahsetti.
5-6 gol yerdik
Rusya maçında da Turgay'ın bilerek oyundan çıktığını iddia eden Artuner, "Rusya çok iyiydi. Turgay korktu. Maçın 5.dakikasında, sakatlandım diyerek oyunu bıraktı. Eğer, o çıkmasaydı 5-6 gol yerdik. Bunu herkes biliyor. O da çok iyi biliyordu. Ben o gün çok iyi oynadım. Maç sonunda Ruslar bile beni tebrik etti. Çünkü onları 20 yıl sonra yenen ilk takım biz olmuştuk" diyordu.
Ali Artuner'in uluslararası başarıları elbette bunlarla bitmiyor. Ama bir de yurtiçinde kazandığı başarılar var ki, onlarda onun şanına şan katan cinsten. 1968-69, 1969-70 sezonunda Türkiye Kupası şampiyonu, 1969-70 sezonunda Cumhurbaşkanlığı Kupası şampiyonluğu kazanan Göztepe'nin kalesini korudu. Yöneticilere kızdı futbolu bıraktı.
Jübilesini yapamadı
Göztepe'nin efsanevi kalecisi Ali Artuner, jübile yapamamanın burukluğunu yaşadığını söylüyordu. Futbola vedası da, başlaması gibi maceralı olmuştu. Artuner neden jübile yapmamıştı? O günün başkanının adını yazmamı istemediği için yazmıyorum ve Artuner ile devam ediyorum: "1975 yılında iki ayağım birden menisküs oldu. Jübile kararı aldım. Beşiktaş'ta bir idman sırasında çok talihsiz sakatlık yüzünden çok sevdiğim futboldan kopmak zorunda kaldım. Bu kararı almak benim için çok zordu. Jübileme Ajax takımını getiriyordum. Davetiyemi bile bastırmıştım. Yöneticiler yıllarca hizmet verdiğim kulübümle yapacağım jübilemden 250 bin lira istediler. Ben de kızdım. Tüm davetleri iptal ettim ve jübileden vazgeçtim. Jübile yapamamak beni tabii ki çok üzdü. Ama elden bir şey gelmiyor."
Büyük düşünen oyuncular alınmalı
"Peki sizce Göztepe, neden eskisi gibi başarılı değil?" şeklindeki soruya ise Artuner, şu cevabı vermişti;
"Bu iş öncelikle sevgi, istikrar ve para işi. Bizim takım o dönemlerde kesinlikle yöneticilerle problem yaşamadı. Paralarımızı hep zamanında aldık. Arkadaşlık ise ortada. Hala hep birlikteyiz. Ailece görüşüyoruz. Bu dünyanın hiç bir yerinde yok. Tabii ki, bir de istikrar. Bizim takımımızda Adnan Süvari 11 yıl aralıksız görev yaptı. Kadro 11 yıl içerisinde hep aynıydı. Hiç bozulmadı. Biz işte o dönem içerisinde büyük başarılara imza attık. Yeter ki futbolcular inansın. Biz inandık, Avrupa Kupaları'nda yarı finale kadar çıktık. Hem de tamamı yeli futbolcularla. Onlar da büyük düşünmeli. Göztepe forması giyen futbolcu büyük düşünmek zorundadır."
Ve aşkları...
Ali Artuner hem yakışıklı, hem de popüler bir isim olduğu için hanımların da gözbebeğiydi. Maçlarda genç kızlardan 200-300 kadar özel taraftarı vardı. Ancak Artuner çok seçiciydi. O'na göre mutlaka aşka olmalıydı. Bir dönem aşkları da futboldaki başarısı kadar gündemdeydi. İzmirli tanınmış bir kuyumcunun kızı ile evlendi. Eşinin Amerika'da ölmesinden sonra uzun süre kendisini toparlayamadı. Ancak hayat devam ediyor ve Artuner başanlar tarafından çok beğeniliyordu.
İstanbul'a taşındıktan sonra da ölümüne kadar geçen sürede de uzun süreli aşklar yaşadı Artuner. Artuner'in İstanbul'daki ölüm haberi İzmir'de kabus etkisi yarattı. Onu hayatta tutabilmek için doktorlar çok uğraştı ama maalesef olmadı.
Cenazesinin uçakla geldiği gün rahmetli Ümit Kayıhan ile o sezon şampiyon olan kadroyla Diyarbakır'a gidiyorduk. Onun cansız bedeninin getirildiği hava alanın da cenaze aracının yanında tabutunun önünde takım halinde dua etmiştik. Değişik duygularla gittik Diyarbakır'a... Zorlu deplasmandaki olaylı maçı Göztepe Deniz Kolgu'nun golüyle kazanmıştı... Maçta olaylar çıkmıştı. Ben ve kameraman arkadaşıma saldırmışlar, canımızı zor kurtarmıştık.. Bu anlamlı galibiyeti Ali Artuner'e hediye eden futbolcular sezon sonunda şampiyonluk kupasını da mezarına götürmüşlerdi.
Capello'nun bakışları...
Yıllar sonra bir yaz günü yıldızlar topluluğu Juventus Fenerbahçe ile hazırlık maçı yapmak için İzmir'e gelmişti. O dönem Juve'nin teknik direktörlüğünü yapan Capello samimi arkadaşı Göztepe'nin eski başkanı Kenan Bilgiç'in ağabeyi Celalettin Bilgiç'in davetiyle idmanı Gürsel Aksel Saha'nda yaptılar. O zaman saha olan ve şimdi dev stada dönüşen yapılan çalışmanın ardından Capello oyuncuları Del Piero ve Bufon'u da alıp Göztepe kulübüne ziyarete gelmişti. Göztepe Müzesi'ni gezerken herkes Göztepe'de de görev yapan ve bir dönem Milan'ı çalıştıran Fatih Terim'in fotolarını gösteriyordu. O hiç ilgilenmedi bile. Futbolculuğu döneminde Roma'da oynarken Avrupa kupalarında Göztepe'ye karşı görev yapmıştı. O maçta tanıdığı ve hayran kaldığı Ali Artuner'i sordu.'Öldü' dediler fotoğrafını gösterdiler. Capello çok üzüldü adeta yıkıldı sonra da kendi dilinde 'elveda kral' dedi. Sonra yapılan basın toplantısında ise dünyaca ünlü teknik adam 'Bu güne kadar gördüğüm en büyük kaleciydi ifadelerini kullandı. Hem de dünyaca ünlü kalecisi Bufon'un yannda..
Sözün bittiği yerde konuşan tek şey kaldı aklımda
Capellonun Göztepe müzesindeyken rahmetli Artuner'in fotoğrafına bakarkenki o ağlamaklı gözleri... ' Benim yere göğe sığdıramadığım; Ali Artuner'i tabuta koymuşlar Bir de üstüne üstlük "ölmüş" diyorlar. Ayıp oluyor beyler ayıp. Efsaneler hiç ölür mü? Ali Artuner hiç ölür mü?