Perulu yazar Mario Vargas Llosa, 2010 Nobel Edebiyat Ödülü töreni öncesinde yaptığı konuşmada “okumayı ve edebiyatı” övdü.. Edebiyatın okurları dönüştürücü gücüne ağırlık verirken, roman ve öykü okumanın insanları dünyanın ve yaşamın var olan koşullarıyla yetinmemeye, siyasetten cinselliğe kadar pek çok alanda egemen ideolojilere karşı çıkmaya ve politik eyleme yönelttiğini vurguladı. Nobel Edebiyat Ödülü (2010) sahibi Vargas şunları vurguladı:
“Edebiyat olmasaydı, özgürlüğün yaşamı yaşanılır kılmadaki öneminin, özgürlüğün bir zorba, bir ideoloji ya da bir dinin ayakları altında çiğnenmesinin yaşamı nasıl cehenneme çevirdiğinin farkında olmazdık. Edebiyatın her türlü baskıya karşı gözümüzü açtığından kuşku duyanlar, yurttaşların davranışlarını beşikten mezara kadar denetim altında tutmaya kararlı tüm rejimlerin edebiyattan niçin bu kadar korktuklarını, onu bastırmak için neden sansür sistemleri kurduklarını, neden gözlerini bağımsız yazarların üstünden ayırmadıklarını sorsunlar kendilerine.”
Usta yazar aynı ödül konuşmasında, nitelikli edebiyatın farklı halklar arasında köprüler kurduğunu, insanları ayıran diller, inançlar, adetler ve önyargılara karşın birleşmemizi sağladığını belirttikten sonra en önemli cümlelerini şöyle sıraladı:
“Büyük beyaz balina Kaptan Ahad’ı sulara gömdü-ğünde, Tokyo, Lima ya da Timbuktu’daki okurların yüreğine aynı korku düşer. Emma Bovary arseniği içtiğinde, Anna Karenina kendini trenin altına attığında, Julien Sorel idam sehpasının basamaklarını tırmandığında, Buda, Konfüçyüs, İsa ya da Allah’a inanan ya da agnostik olan tüm okurların bedeninde aynı ürperti dolaşır. Edebiyat denen şey, cehalet, ideolojiler, dinler, diller ve ahmaklığın kadınlarla erkekler arasına diktiği sınırları gölgede bırakır..
Konuşmasında bağnazlığın barbarlığına ve kitle imha silahları tehlikesine de değinen Vargas Llosa, günümüzde, insanları öldürerek cennete gideceklerine, masumların kanının adeletsizlikleri düzelteceğine inanan bağnazların öne çıktığını söyledi. Bağnazlığın kışkırttığı yeni barbarlık biçimlerinin geliştiğini belirtti. Kitle imha silahlarının hızla çoğalması karşısında, dünyayı kurtarmaya kalkışacak bir avuç çılgının bir gün nükleer bir kıyamete yol açabileceği gerçeğini hafife alamayacağımızı belirtti.
Bağnazların caniliğine karşı çıkarak, hayal etme ve hayallerimizi gerçek kılma hakkımızı savunmamız gerektiğini öne süren Perulu yazar, “Hayal etmeye, okumaya ve yazmaya devam etmeliyiz. Ölümlü olmamızın ağırlığını hafifletmenin, zamanın aşındırmasını alt etmenin ve olanaksızı olası kılmanın bugüne kadar bulduğumuz en etkili yolu budur, edebiyattır!..”
Mario Vargas Llosa, edebiyatın evrensel ve kozmik gücünü inanılmaz derinlikli cümlelerle, ödülünü elinden aldığı İsveç Kralı 16.Gustaf’ın, salonu dolduran aristokratların ve egemenlerin yüzüne karşı söyledi. En çarpıcı cümlelerini alt alta yazalım. Üzerinde önemle düşünelim.
* Okuduğumuz bütün o iyi kitaplar olmasaydı, şimdikinden daha uzlaşmacı, daha itaatkar olurduk, eleştirel ruhun esamesi okunmazdı..
* Edebiyat denen şey, cehalet, ideolojiler, dinler, diller ve ahmaklığın kadınlarla erkekler arasına diktiği sınırları gölgede bırakır..
* Bağnazlığın caniliğine karşı çıkarak, hayal etme ve hayallerimizi gerçek kılma hakkımızı savunmalıyız..