Her şeyden önce şunu içtenlikle belirtmeliyim ki, Jurassic Park’ın yazarı ölünce derin biçimde sarsıldım..
Harvard Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra kariyerine yazar ve film yapımcısı olarak devam eden, “Tekno Gerilimin Babası” namıyla tanınan ve hepimizin ezbere bildiği Jurassic Park gibi sinemaya uyarlanan çok sayıda kitabın Amerikalı yazarı Michael Crichton, 66 yaşında Los Angeles’ta kanserden yaşamını yitirdi (4 Aralık 2008). Yazar, film yapımcısı ve yönetmen Crichton’un, dünya çapında ilgi gören ER (Acil Servis) gibi dizilerde ve televizyon filmlerinde imzası bulunuyordu. Crichton’ın romanları arasında The Andromeda Strain, Jurassic Park, The Lost World, Congo, The Terminal Man, Time Line, Prey ve State of Fear gibi dünyaca ünlü yapıtlar vardı.
1942 Chicago doğumlu Michael Crichton, Amerika’da aynı zamanda kitabı, filmi ve televizyon dizisi bir numara olmuş tek yazardır. Türkiye’de Altın Kitaplar’dan; Haksız Yasak, Sessiz Tehlike, Av, Yakan Sırlar (Kongo), Taciz, İnkilap Kitabevi’ nden; Sıradaki, Zaman Tüneli, 13. Savaşçı, Küre, Jurassic Park, Uçuş 545, Yükselen Güneş, Remzi Kitabevi’n den Kayıp Dünya isimleriyle kitapları basıldı.
Yazarın özelliği, ustaca kaleme aldığı bilimkurgu romanlarında; fantasya, astro fizik (uzaybilim), genetik, nano teknoloji ve kuantum mekaniği gibi milenyum temalarını, politik ve kriminal gerilimi yüksek tekno-serüven öyküleri içinde nefes kesici bir tarzda verebilmesiydi.
Benim de son yıllarımda favori yazarımdı; belki on yılımı, Crichton bunu nasıl yazdı veya şimdi ne yazacak diye düşünerek geçirmişimdir. Benim için temel yapıtı, Time Line (Zaman Tüneli) isimli inanılmaz bir tarihi senaryoya oturan bilim kurgu şahaseridir. Romanın Türkçe olarak yayınlanmış Zaman Ötesi ismini taşıyan bir VCD’si de vardır. Canım öte alemlere gitmek isteyince, hem romanı bir kez daha okurum, hem de Robert Donner’in yönettiği ve Paul Walker’in başrolünde oynadığı filmini nefesimi tutarak izlerim. Time Line’nin müthiş hikayesi şöyledir:
“Fransa’da Dordogne Vadisi’nin ortasında Yale Üniversitesi’nden bir grup arkeoloji öğrencisi ve profesörleri, 14.yüzyıla ait kaledeki kalıntıları araştırmaktadırlar. Profesör Edward Johnston, oğlu Chris, yardımcısı Marek, öğrencileri Kate, Stern, François, Johnston, çalışmalar esnasında ortaçağ kale-şatosu La Roque Castle’ı ve yakınlardaki Castlegard kasabasındaki manastırı ve yapıları da keşfedeceklerdir. Kazıda şüpheli bir sponsor vardır. İnternational Technology Corparation (ITC) adına çalışan Doniger, ekibi içinden izlemektedir. Profesör Johnston, bazı yanıtları almak için New Mexico’daki ITC merkezine gittiği sırada kazı yapan öğrenciler, yeraltında 600 yıldan beri kapalı olan ve hiç açılmamış bir oda keşfederler. Bu gizli odada Profesör Johnston’a ait okuma gözlüğü ve profesörün el yazısı ile 2 Nisan 1357 tarihli bir acil yardım çağrısı bulurlar. Oysa profesör günümüzde yaşamaktadır ve New Mexico’ dadır..
Bu esrarengiz olayın peşine düşen cesur öğrenciler, ITC Başkanı kapitalist Doniger’in yeni bir buluşu ile karşılaştıklarını dehşet içinde fark ederler. Bu üç boyutlu nesneleri, kuantum mekaniğine göre çalışan makinalarla uzaydaki kurt delikleri içine sokarak geçmiş zamanlara veya ileri tarihlere gönderen akıl almaz bir buluştur. İnsanlar, bu yöntemle uzayın içindeki kozmik kısa yollardan ortaçağa bile gidebilmektedirler. Yani, bilimsel söylemiyle, insanları ve nesneleri çokluevrende belirlenmiş hedeflere fakslayabilen kuantum bilgisayarların teknolojisi keşfedilmiştir, ya da romana göre bazen arızalanan bir ön buluş söz konusudur. Bu buluşun bir tekno-devrim olacağını hisseden, bilim dünyasından bunu saklayan ve bu yönde gizlice deneyler yapan Doniger, elinde olmadan İngiltere’nin Fransa’yı işgal ettiği 14.yüzyıla bağlanan bir geçiş yolu bulmuştur. Hem 14.yüzyıla ait arkeoloji sahasında, hem de buna parelel olarak zaman tüneli makinası içinde çalışma yapan ve bunu öğrencilerinden saklayan Doniger’in sırdaşı profesör Johnston ise, New Mexico’daki gizli deney anında kurt deliğine kendini kaptırarak bir anda Fransız şövalyeleri ile İngiliz birliklerinin kıyasıya dövüştüğü feodal savaşın içinde kendini bulur.
Onu, o yüzyıldan ve o savaştan kurtarmaya ant içen oğlu Chris ve öğrencileri, ITC merkezine giderek o makineye bağlanırlar ve ortaçağ giysi ve savaş aletlerini kuşanarak teker teker orta çağa geri giderler. Orada, savaş tüm hızıyla hüküm sürmektedir. Kaleler kuşatılmakta, gülle atışlarıyla kasabalar ateşe verilmektedir. Cesur Fransa şövalyeleri, İngiliz ordusuna karşı direnmektedir.. Öğrenciler, profesörü bulabilecekler mi?.. Hayatta kalıp, hepsinin elinde birer tane olan kumanda aletleriyle, günümüze, yani 21.yüzyıla geri dönebilecekler midir?.. Her şey olup bittikten ve profesör de kurtarıldıktan sonra, Fransız şövalyesi kılığındaki savaşta bir kulağını kaybetmiş olan Marek, niçin 21.yüzyıla dönmeyi red edip Orta Çağ’da hayatının sonuna kadar yaşama kararı alır?... Yoksa bir aşk mı söz konusudur?.. Hikayenin en başında öğrencilerin kazı esnasında buldukları kulağı kesik bir şövalye lahiti, aslında Marek’in lahdi değil midir! Tarihte olan bitenin günümüzde izlerine rastlarız. Ama, ya tarihin gerisinde yaşananlar ile şimdiki zaman aynı anda yaşanırsa, ne olur?.. İşte Michael Crichton’un nefes kesici romanı olur..”
Zaman zaman günümüz koşullarında ve ağırlıkla orta çağda geçen bu hikaye, arkeoloji, tarih, bilim, bilimkurgu, gerilim ve aşk temalarıyla ruhumu elde ederek, benim temel hikayelerimden biri oldu. İşte onun için yazarı, yani Jurassic Park’ın yazarı Michael Crıchton öldüğünde, baba yazarım Kemal Tahir ölmüş gibi üzüldüm.
Neden?.. Çünkü ben bile, ister istemez Küresel Edebiyat’ın etkisinde kalmışım..