Bu gezegen üzerinde yürümeye ve düşünmeye başlayan insan, ilk çağlardan beri uygarlık savaşının inatçı yolcusudur.. En ilkel koşullardan en ileri teknolojilere uzanan ve milyonlarca yılı kapsayan bu mücadelesinde, hiç şüphesiz insanın en büyük yardımcısı ve itici gücü Kitap’ın ta kendisidir. Sümer’in kil tabletleri, Mısır papirüsleri, antik Roma’nın tomarları, Bergama parşömeni, Ortaçağ el yazmaları, bizim basılı kağıtlarımız, kitabın gelişim sürecindeki aşamalardır.. Önümüzdeki yüzyıllarda da insanoğlunun yönünü belirleyecek olan güç, yine kitaptır. Klasik veya e-kitap, ne olursa olsun, insanoğlu yanında kitapla uygarlık mücadelesine devam ediyor..
Şöyle bir benzetme yapabiliriz..
İlk insanların ve en gelişmiş küresel insanların da yer aldığı bir orkestra düşünelim.. Her kafadan bir ses çıksın, ama tüm bu sesler gerçekte anlamlı bir besteyi sunuyor olsunlar. Orkestra şefinin elindeki yönlendirici değnek kitaptır. Orkestra şefi kim diye sorarsanız, kimi ona Tanrı diyor, kimi Bilim diyor.. Biz şefin elindeki değnekle ilgiliyiz..
Yazı, kitabın içine gizlenmiştir. Yazı, kitabın kanıdır..
Şöyle bir geçmişe dönelim..
Kitaptan önce “Bellek” vardı, yani eski terimle “Zihin”..
İnsanoğlu, okuma yazmayı bilemediği, kağıdın, kalemin, mürekkebin, daktilonun ve diğer yardımcı kavramların bulunmadığı en eski karanlık yüzyıllarda, tüm bilgiler, yasalar, emirler, efsaneler, destanlar, anlatılar, inanç ve gelenekler, duygu ve düşünceler kitaplarda değil, insanoğlunun belleğinde, o zamanki ilkel insanın küçük zihninde gizleniyordu.. İnsanlar bilgiyi ve dinlediğini, bellek yolu ile birbirlerine aktarıyorlardı, Krallar fermanlarını sözlü olarak halka duyuruyor, şairler çevrelerindeki insanlara şiirlerini aktarıyor, o insanlar o şiirleri başkalarına sunuyordu, babadan oğla, dededen toruna, kabileden kabileye, köyden köye bu böyle devam edip gidiyordu, Orhan Öcal’ın deyimiyle, “İnsan, canlı bir kitaptı” o zamanlar..
İnsanlar önce mağaralara resim yaparak, o resimdeki şeyi aktarmaya başladılar. Eğer kuş resmi çizmişlerse, gördükleri bir kuşu anlatıyorlardı, sonra İdiographic yazı şekli ortaya çıktı; bir adım ilerisine geçmiştik serüvenimizin, artık insanlar mağara duvarına kuş resmi çizerlerse uçmak eylemini anlatmış oluyorlardı, somut şekle düşünsel kavram yüklemişlerdi..
Böylece 7000 yıl önce yazı bulundu.. Yazı ile birlikte artık bilgi kayıt altına alınıyor ve saklanabiliyordu. Kitaba giden heyecan verici serüven başlamış oldu..
Önce Mısır yazısı denilen hiyeroglif yaratıldı. Fransız bilgini Jean François Champollion 1821’de bu yazıyı çözdü ve 3000’den fazla işaret olduğunu belirtti. Bu yazı, resimlerle kendini ifade ederdi, alfabe daha ufukta gözükmüyordu.
Sonra Çivi yazısı ortaya çıktı. M.Ö. 1200’lerde kullanılmıştı. Hititler, Persler bu yazıyı biliyorlardı. Tuğlalar üzerine ucu sivri aletlerle yazılan bu yazılar çok ince çubuk biçiminde olurdu.
Fenike Yazısı 26 harften oluşuyordu. Eski Türk Yazısı’nın en ilginç örneğini Moğolistan’daki Orhun Kitabesi’nde görüyoruz. Bilge Kağan tarafından diktirilen bu kitabe’yi, Danimarkalı Wilhelm Thomson okudu. Türkler, Soğd Alfabesi, Göktürk Alfabesi, Uygur Alfabesi gibi üç alfabe kullandılar. Türkler İslam’ı seçtikten sonra bir çeşit hiyeroglif olan Arap Alfabesini seçtiler, 1928 yılında Latin Alfabesini tercih ettiler.
İnsanlar yazıyı fark ettikten sonra, ne bulurlarsa üzerine yazmaya başladılar. Taşlar, mağara duvarları, tahtalar, kil, mum, kurşun, fildişi, koyun köprücük kemikleri, ağaç kabukları, hayvan derileri, daha sonra kumaşlar, bu sürecin içinde insana yazıyı üstlerine yazması için sunuldu..
Örneğin Hazreti Muhammed, Kuranı Kerim’i koyun köprücük kemikleri üzerine yazdırdı.
Papirüs, insanın kullandığı ilk malzemeler içinde en ünlüsüdür. Nil Vadisi’nde özellikle deltada yetişen Papyrus bitkisinden yapılan kağıda benzer ama kolay yıpranan bu malzeme Mısır Firavunları devrinde (M.Ö. 3000’den beri) kitap yapmak için kullanıldı. Papirüs kitap, rulo şeklindeydi. Yazı satırları, sütunlar şeklindeydi.
Bergamalı Parşömen tarih sahnesine çıkıyor
Daha sonra Parşömen (Bergama kağıdı) ortaya çıktı..
Bergama Uygarlığı, bu buluşun merkezidir. Bergama Kralı 2.Eumene zamanında (2.yüzyıl) çok inceltilen kuzu derisinden Parşömen kağıt yapıldı. Mısır Firavunu, Bergama Kütüphanesi’ni kıskandığından Bergama’ya ihraç edilen Papirüsü kesince, Bergamalılar yeni bir kağıt türü yaratmak için düşünmeye ve araştırmaya başladılar.
Sardis’li Krates, Bergama Kralı’na keçi derisinden özel biçimde hazırlanmış bir örnek getirdi. Krates’in yardımcısı İrodikes, derileri daha ince bir duruma getirerek istenildiği gibi kullanılacak hale getirmişti. Bu iş üzerinde çalışan sanatkarlar, çeşitli boyda olan derileri keserek ve istenilen rengi vererek şimdiki kitapların bir proto tipini oluşturdular. Bu kağıtlar üzerine ucu sivri madeni çubuklarla yazı yazılır, sonra bildiğimiz kitap haline getirilirdi. Kağıdın her iki tarafının da kullanılması büyük kolaylık getirdi.
Parşömen sayesinde antik çağın tüm değerli yapıtları yazılmış, çoğaltılmıştır. Bilginler eserlerini yaratmış, yazıcılar kopya etmiş, böylece Bergama Kütüphanesi 200.000 kitapla dolup taşmıştır. Bergama M.Ö.133 yılında Roma yönetimine geçtiği zaman Romalı bilginler Dünya ve Anadolu kültürünü incelemek için aradıkları eşsiz yapıtları Bergama Kütüphanesi’nde buldular. Bu kütüphane, İmparator Antonyus tarafından Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya hediye edilmiştir. M.Ö.47 yıllarında yanan İskenderiye Kütüphanesi böylece boşluğunu doldurmuş, Anadolu’nun en eski kütüphanesi yurdundan koparılmıştır.
Parşömenden sonra kumaşa geçildi. M.S.105 yılında Tsai Lun, bitki kabukları, kenevir, paçavra, pamuk kalıntıları kullanarak kağıdı icat etti. Kağıt, Çin’den kalkıp İpek Yolu ile dünyaya yayıldı. İlk kağıt fabrikası, M.S.794 yılında Bağdat’ta Harun Reşit zamanında kuruldu. Orta Çağ’ın sonunda kağıt üretimi ve ticareti tamamen Avrupalıların eline geçti. Kağıt, Avrupa’da 12.yüzyılda ortaya çıktı, 14.yüzyıla kadar ağaç baskı olan tipografi yöntemi ile kitaplar yaratıldı.
Mısır’dan başlayarak ilk kütüphaneler
İlk kütüphane hakkındaki bilgilerimiz bizi Eski Mısır’a götürüyor. M.Ö.2400 yıllarında Mısır Kütüphanesi hakkında önemli kayıtlar bulunmakta. Hatta kütüphanenin girişinde “Ruhun Şifa Evi” ibaresi bulunuyor. Papirüs üzerine hiyeroglif yazı biçiminde yaratılmış kitaplar bu kütüphanede saklanmaktaydı.
Asur Kütüphanesi, Asurbanibal Kütüphanesi olarak da tarihe geçmiştir..
Eski Yunan Kütüphaneleri ünlüdür..
İskenderiye Kütüphanesi, 2.Ptolemeus döneminde M.Ö. 284-246 yılları arasında kuruldu..
Serapeum Kütüphanesi, İskenderiye’de Serapeum Tapınağı içindeydi.
Bergama Kütüphanesi, parşömen kitapları barındırırdı. İnce hayvan derileri olan Parşömen, kitabın ilk ciddi formunu oluşturdu. M.Ö.197-158 yılları arasında hüküm süren 2. Attalides tarafından kuruldu.
Eski Roma Kütüphaneleri de önemlidir.
Efes Kütüphanesi, M.S.110 yılında kuruldu. Celsius Kütüphanesi olarak günümüzde bilinir.
Darül Hikme Kütüphanesi, ilk İslam kütüphanesidir. Abbasi Halifesi Memun tarafından Bağdat’da kuruldu.
Mısır İslam Kütüphaneleri de dünya kültürüne hizmet ettiler.
Endülüs Kütüphaneleri’nin en ünlüsü Kurtube’de idi..
Osmanlı Kütüphaneleri, İstanbul’da, Manisa’da, Birgi’de büyük tarihi görevler üstlendiler. Fetihlerle zenginleştiler, geliştiler..
İlk matbaalar, Gutenberg ve İbrahim Müteferrika
Genel kabule göre, 1450 yılında Gutenberg tarafından matbaanın bulunuşu, bu icadın müthiş hızla yayılması, kağıdın egemenliğine dayalı kitap özgürlüğünü sonuna kadar ateşledi. Sanayi Devrimi ise, kitabın sınırsız egemenliğini getirdi..
Johann Gensfleish Gutenberg (1394-1469) yılları arasında yaşamış, kitabın ve uygarlığın tarihine ismini yazdırmıştır. Ancak Gutenberg’in matbaacılığı çırağından öğrendiği de ileri sürülmüştür. Çırak Loures Coster’in, 1430 yılında Hollanda Hoorlem’de ilk matbaanın ilkel halini kurduğu bilinir.
Kitaplar tarihi ileriye götürmüşlerdir, kütüphanelerin yakılmasına rağmen, kitapların yasaklanmasına rağmen, yazarların işkence görmesine rağmen, tarihi geriye götürmek isteyen nice kitaplar tarihin çizmesi altında ezildiler. Martin Luther onun için şöyle dedi:
“Her büyük kitap bir devrim, her devrim ise büyük bir kitaptır..”
Avrupa’da basımevlerinin yaygınlaşmaya başladığı yıllar, 2.Mehmet (Fatih) zamanına (1451-1481) yıllarına rastlar. 2.Beyazıt döneminde ise Yahudiler, İstanbul’da ilk matbaayı kurdular. Osmanlı İmparatorluğu 18.yüzyıla kadar içine kapanık yaşadı..
Türkiye’de Padişah 3.Ahmet döneminde, Arap harfleriyle Türkçe kitaplar basan ilk matbaanın kurucusu olarak kabul edilen İbrahim Müteferrika, bir Macar dönmesidir.. Temmuz 1727 tarihli ferman ile matbaa iznini alan İbrahim Müteferrika, Tefsir, Hadis, Fıkıh gibi dini kitapları bastı. 31 Ocak 1729’da din dışı ilk kitabı da bastı. İmam Ebu Nasr İsmail Bin Hammed El Cevheri’nin Vankulu Lugatı’nın 1000 adet basılması bir devrimdi..
Padişahların cehaleti, ulema ve hattat tepkisi 269 yıl matbaayı ülkemize sokmamıştır..
Matbaa konusunda Avrupa ile aramızdaki 269 yıllık fark, geri kalmışlığımızın en önemli sebeplerinden biri, değil midir?..
Kutsal kitaplar
Tanrı’nın mesajlarını, kurallarını ve öğütlerini, insanoğluna bildiren kitabına, “Kutsal Kitap” denir..
Tek tanrılı dinler olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık, kutsal kitapların vahiy yoluyla peygamberlere bildirildiğine inanır. Vahiy, “ani telkin” demektir. Dini terim olarak, Tanrı’nın peygamberlerine ilettiği ilahi sözler, emirler, yasaklar ve önerileri içeren bilgiler demektir.
Vahiy aracılı veya aracısız olur. Aracısız vahiyde, Tanrı’nın mesajı peygamberin yüreğinde aniden ifadesini bulur. Aracılı vahiy, ya elçili, ya da elçisiz olur. Elçi ile olursa Cebrail isimli melek, Tanrı’nın mesajını getirip peygambere bizzat bildirir. Elçisiz vahiyde ise, Peygamber Tanrı’nın sözlerini işitir, ancak O’nu göremez.
Tek Tanrılı dinlerde vahiy yoluyla oluştuğuna inanılan dört kutsal kitap vardır: Sırasıyla Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-ı Kerim’dir.. Tevrat, Zebur ve İncil, hepsi bir arada olursa buna Kitabı Mukaddes denir, genelde bu şekilde inananlara sunulur.
1- Tevrat: Hazreti Musa’ya Tanrı tarafından indirilen kutsal kitabın ismidir. İbranice bir kelime olarak “kanun ve öğreti” anlamına gelir. İbranice yazılmıştır. Tora (Torah), Ahd-i Atik veya Eski Antlaşma gibi isimleri de vardır (Tevrat adı, İbranice Torah sözcüğünün Arapça biçiminin Türkçeye uyarlanışıdır). Musa’nın Beş Kitabı olarak da bilinir. Çünkü içinde 5 kitap vardır. Musevi Kutsal Kitabı Tarah’ı oluşturan 39 kutsal metnin sadece ilk beşini kapsar. Bu beş bölüm, Tekvin (Yaratılış), Mısır’dan Çıkış, Levililer, Çölde Sayım, Tesniye’dir (Yasanın Tekrarı)..
2- Zebur: Kelime olarak “yazılı şey ve kitap” anlamına gelir. Tanrı tarafından Hazreti Davud’a gönderildiğine inanılır. Bugün Zebur’un Tevrat içinde yer aldığı belirtilir. Tevrat’ın içinde Mezmurlar adı ile yer alan kısmın, Hazreti Davud’a verilen Zebur olduğu kabul edilmektedir. Zebur, kutsal kitaplar içinde en küçük olanıdır.
3- İncil: Kitabı Mukaddes’in (Kutsal Kitap) ikinci kısmı olan Yeni Antlaşma (İncil), hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların kabul ettikleri Eski Antlaşma’nın devamıdır. Yeni Ahit veya Yeni Antlaşma olarak bilinir. Kelime olarak “müjde” anlamındadır. Hazreti İsa’ya gönderilen kitaptır. İsa Peygamber, hayatta iken yazıya geçirilmediği için ona inanan havariler tarafından daha sonra, yıllar sonra yazılmıştır. Bu yüzden değişik İnciller ortaya çıktı. 325 tarihinde toplanan İznik Konsili, dört kitabı İncil kabul etti, diğerlerini yok etti ve yasakladı. Bu dört İncil’in toplamı, birlikte arka arkaya basılarak günümüzdeki tek İncili oluşturur. Bu dört İncil şunlardır:
- Matta İncili: İbranice, “Tanrımızın hediyesi” anlamındadır. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Roma vergi memuru Celileli Matta tarafından M.S.52-68 yılları arasında yazıldı. Yeni Ahid’in ilk bölümüdür.
- Markos İncili: Yeni Ahid’in ilk dört bölümünü oluşturan kanonik İncillerden ikincisidir. Evanjelist Markos tarafından M.S.60-70 yılları arasında yazılmıştır. İncillerin en eskisidir. Matta ve Luka İncillerine kaynak teşkil etmiştir.
- Luka İncili: Luka tarafından M.S.60 yıllarında yazıldı. Karakteristik özelliği dönemin Yunanlılarına hitap ettiğini düşündürtür.
- Yuhanna İncili: Yeni Ahit’in son bölümündeki dördüncü incildir. Kelime anlamı sevgili veya sevilen demektir. Havari Yuhanna tarafından M.S.90’lı yıllarda Efes şehri civarında yazıldığı sanılmaktadır.
4- Kur’an: Tanrı’nın vahiy yoluyla Hazreti Muhammed’e gönderdiğine inanılan son kitaptır. 23 sene içinde ayet ayet, sure sure 114 zamanda indirilmiştir. 114 sure ve 6666 ayet olan Kuran’ın ilk suresi Fatiha, son süresi Nas’tır. Kuran’ın her 20 sayfasına cüz denir. Otuz cüzden oluşan Kuran, Hazreti Muhammed tarafından ayet ayet yazdırılmış ve korunmuştur. Ayrıca her gelen ayet, çoğu Müslüman tarafından (Hafızlar) ezberlenmiştir. Yazı ile ezber yöntemi birlikte kullanılmıştır. Birlikte korunmuştur. Dolayısı ile hiçbir değişikliğe uğramamıştır, içine insan sözü karıştırılmamış-tır, tamamen otantiktir. Papirüslere, kemik ve tahtalara, pişirilmiş tuğlalara, deri üzerine yazılmış sureleri bir araya toplamayı ilk düşünen Halife Ebubekir oldu. Her sure, kağıt ya da kurutulup işlenmiş deri üzerine yazılmaya başlandı. Böylece Kuran ilk olarak yazılı şekli topluca ortaya çıktı ve buna sayfalar anlamına gelen “Suhuf” adı verildi. Halife Osman zamanında yapılan incelemede 5 adet güvenilir nüsha olduğu anlaşıldı. Sonunda kesin olarak tek nüsha bir kurul tarafından oluşturuldu, diğer şüpheli nüshalar yok edildi, hattatlar elde kalan bu tek nüshayı çoğalttılar.
Dört kutsal kitap da incelendiğinde, tarihi ayrıntılar ve kompozisyon tabloları bir kenara bırakılırsa, benzer öğütleri insanlara sunduğu anlaşılır.
Tevrat’tan Öğütler: Babana ve anana hürmet et, katletmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın..
Zebur’dan Öğütler: Doğru adama bak, kamil insana göz koy, kötülerin sonu kesilmektir, mutlu adam düşünceye bakar..
İncil’den Öğütler: Ne mutlu merhametli olanlara, ne mutlu yüreği temiz olanlara, katletmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan şehadet etmeyeceksin, babana ve anana hürmet edeceksin, komşunu kendin gibi seveceksin..
Kuran’dan Öğütler: Sabret, dürüst ol, Allah dürüstleri sever, barışçı ol, sakın şeytanın peşinden gitme o apaçık düşmanındır, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, çalmayın, başkalarının mallarının üstüne konmayın, rüşvet vermeyin, böylece seher vaktinde Allah’tan bağışlanmayı dileyin..
Kutsal kitapların her çeşidinden, birçok nüshasının kütüphanemde olduğunu, bunlara ilaveten bir kamyonet dolusu dini kitabımın, ek olarak gizli bilimlere ait, yani doğaüstü ve cin-peri kitaplarımın da pek bol bulunduğunu söylersem, bu bölümü kesmemiz gerekir düşüncesinde olduğunuzu hissediyorum. Kestim.